DEREAĞZI TEKNE MEZARLIĞI OLDU

Yalova’nın bugün için en güzel yeri neresidir diye eski kuşaklara sorarsanız “Yalova Dereağzı “ yanıtını alırsınız. Bugünün kuşağı Yalova Dereağzının nerede olduğunu bilemez. Yalova’da yaşayanların %90’lık bölümü dereağzını zaten hiç görmemiştir. Sitemizin kurucusu Faruk Kırtay, son köşe yazısında  yıllardır atıl durumda olan ve adeta bir tekne mezarlığını andıran Dereağzıı gerçeğini kaleme alarak, dereağzının son durumunu görüntüledi.

Yalova Dereağzı bir zamanlar Marmara Bölgesinin en önemli bir sebze ve meyve hali olmuştu..Yalova ve çevre illerin üreticileri yetiştirdikleri sebze ve meyveleri Yalova Dereağzında bulunan teknelerle Adalar ve İstanbul’a taşırlardı. İstanbul’dan gelen ürünlerde Yalova Dereağzında bekleyen kamyonlar aracılığıyla marmara bölgesine taşınırdı. Yalova’da fabrikalar olmadığından dolayı Yalova’nın neredeyse yarısı Dereağzından ekmeğini çıkartırdı. Gece yada gündüz ne zaman giderseniz gidin günün 24 saati en az 1000 kişiyi evet yanlış okumadınız bin kişiyi burada bulabilirdiniz.

Dereağzı Bir Zamanlar Toptancı Haliydi..

O dönemler, Yalova köylülerinin neredeyse tamamı çitçilikle geçimini sağladığından dolayı, köylerde üretilen sebze ve meyveler sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Dereağzından kalkan mavnalara yüklenerek İstanbul ve Adalara gönderilirdi. O yıllarda İstanbul'un sebze deposu olarak tanımlanan Yalova ürünleri, özellikle Adalar ve İstanbul halkı tarafından büyük ilgi görürdü. Yalova başta olmak üzere Bursa ve çevresinde yetiştirilen sebze ve meyveler de Dereağzından İstanbul’a taşınır, İstanbul un gereksinmesi olan tarım ürünlerinin büyük bir bölümü Yalova Dere ağzından karşılanırdı.

Çevre İller de Yalova Dereağzını Tercih Ederdi..

Bursa,İznik’ten kamyonlarla yola çıkan sandıklara istiflenmiş  meyve ve sebzeler gece yarısına varmadan Yalova Dere ağzına varırlar. Dere Ağzında yanaştıkları rıhtım başında sırtçılar ( hammallar) kamyondaki kasaların nakliye ambarlarına indirip istiflerler. Kıyıdaki istiflenme bitince, diğer sırtçılar da motorların orta ambarından başlayarak yüklemeye başlarlardı. Kamyonu boşalan şoför ve buradakiler buradaki salaş aşhanelere, meynanelere giderek karınlarını doyururdu. Sandık yığınları arasında salaş lokantalar da akşamları da genellikle  çorba- balık, rakı ve mezeler verilirdi. Her gün onlarca teknenin dereağzından İstanbul ve Adalara kalktığı Dereağzı iskelesi aynı zamanda balıkçıların ve akşamcıların toplandığı bir yerdi.

Dereağzı Bir zamanlar Yalova’nın Sulukulesiydi...

Sıra dışı küçük balıkçı meyhanelerin bulunduğu Dereağzı o yıllarda Yalova’nın farklı mekânlarından biri olarak tarihe geçmişti.  Balık ve rakı yada şarap içmek isteyenler veya gecenin herhangi bir saatinde odun ateşinde sıcak bir bardak çay içmek isteyenlerin buluşma mekanıydı Yalova Dereağzı. Akşam hava karardıktan sonra Yalova’nın romanları her akşam fasıllarını burada yapardı. Ahşap kulubelerinin her birinin meyhane olduğu dereağzında “sınıf “ farkı yoktu. Zaten o dönemler kimse çok zenginde değildi çok fakirde.  O kadar kalabalık olurdu ki, masa kalmayınca sandıkların üzerine serilmiş gazetelerin üzerinde balıklar ve mezeler servis edilir, hep birlikte avazın çıktığı kadar naralar atılabilir, şarkılar söyleyerek fasıla eşlik edilirdi. İçmesini bilen insanların da toplanma mekanıydı dereağzı.

Faruk Kırtay'ın köşe yazısının tamamını okumak ve Fotoğraflar için  TIKLAYINIZ

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!