EĞİTİM-SEN ÜYELERİNDEN BASIN AÇIKLAMASI

Eğitimsen Yalova Şubesi 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılının açılışında Yalova Cevdet Aydın parkında düzenlediği basın açıklamasında, eğitimin durumu raporu ve öğretmenlik meslek kanununa ilişkin açıklama yaparken eğitimcilerin taleplerini dile getirdi.

Yapılan basın açıklamasında, Türkiye’de eğitim kurumlarının büyük bölümünün mülkiyeti hala devlete ait olmasına rağmen, eğitim kurumlarında verilen hizmetlerin önemli bir bölümünün geçtiğimiz yıllar içinde ticarileştirildiğini, diğer taraftan eğitimin büyük bir bölümü zamanla birer ‘ticari işletme’ haline getirilen devlet okullarında sürdürülürken, diğer yandan eğitimin kamusal finansmanının tasfiye edilmesi yoluyla yoksul halkın eğitim finansmanı içindeki payının sürekli arttğı vurgulandı

Cevdet Aydın parkında düzenlenen basın açıklamasını okuyan Eğitimsen Yalova Şube başkanı Özgür Girişen "Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı eleştirimizi, demokratik tepkimizi ve taleplerimizi ifade etmemizin dahi yasaklandığı bir dönemden geçiyoruz. 8 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı önünde taleplerimizi iletmek isterken, Genel Merkezimiz ve Ankara 1 No’lu Şubemizin önünde sendikal hak ve özgürlüklerimiz yok sayılarak polis şiddetine maruz kaldık. İçişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği ve kolluk gücü uluslararası sözleşmelere, anayasaya ve iç hukuk normlarına aykırı biçimde hareket ederek açıkça suç işledi. Her ne kadar kararlı ve örgütlü duruşumuz sonrasında basın açıklamamız gerçekleşmişse de eğitim emekçilerine reva görülen bu uygulamanın “ben yaptım, oldu” diyen bir yönetim aklının parçası olduğunu çok iyi biliyoruz." diyerek şöyle konuştu.

"Aynı yönetim aklı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda da karşımıza çıkmıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu, muhatabı olan öğretmenlerin iradesi dışında, onların hakları ve taleplerini dikkate almadan hazırlanmış, eğitim emekçilerinin bütün eleştirilerine rağmen, iktidar tarafından yasalaştırılmıştır. Anayasa Mahkemesi süreci devam ederken yönetmelik yayınlanmış ve öğretmenlik kariyer basamakları sürecinin uygulamasına başlanmıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin bir an önce bu haksız süreci durdurmaya yönelik olarak karar sürecini hızlandırmasını talep ediyoruz. Ayrıca sendikamız tarafından yönetmeliğin bütün maddelerine ilişkin Danıştay’a açılan iptal davası da kamu vicdanını yaralayacak eşitsizlikler ortaya çıkmadan bir an önce sonuçlanmalıdır." diyerek taleplerini şöyle dile getirdi.

· Öğretmenlik Meslek Kanunu, farklı branşlarda da olsalar aynı okulda ve aynı sınıfta öğrencilerine emek veren öğretmenleri, farklı kariyerlere ayrıştırarak ve bu yapay ayrıştırmaya göre farklı maaş uygulamasını meşrulaştırmaya çalışarak öğretmenler arasında eşitsizliğe yol açan bir düzenlemedir.

· Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi, sözleşmeli öğretmenlerin tüm hakları ile kadroya geçirilmesi beklenirken tersine bu Kanun kadrolu öğretmenleri öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen hiyerarşisine tabi tutmuştur. Oysa tüm öğretmenlerin asıl beklentisi, güvenceli iştir, eşit işe eşit ücrettir ve mesleki itibardır, saygıdır.

· Öğretmenlik Meslek Kanunu merkezi yazılı sınavı kaldırarak yerine “Adaylık Değerlendirme Komisyonu” oluşturmuş ve böylece öğretmenliğe ilk atanmada mülakatın bir benzeri siyasal ayrımcılığa yol açacak keyfi ve baskıcı bir süreci başlatmıştır.

· Öğretmenlik Meslek Kanunu “sınavsız kariyer olmaz” diyor. Kariyer basamakları arasındaki geçiş sınavlarının öğretmenler, veliler ve öğrenciler üzerinde çok olumsuz etkileri ortaya çıkacaktır. Öğrencilerine yıllarca emek vermesine karşın yeterlilik sınavına maruz kalan öğretmenin hissedeceği duygular eğitimin niteliğine gölge düşürecektir.

· Ekonomik krizin derinleştiği ve eğitim emekçilerinin enflasyon karşısında ezildiği bu dönemde emekçilerin ekonomik ve özlük hak kazanımlarının kariyer basamaklarına ve sınavlara endekslenmesi asla kabul edilemez.

· Velilerin algısında “nitelikli okul” ve “niteliksiz okul” ayrımlarına “yeterli öğretmen” ve “yetersiz öğretmen” ayrımı eklenecektir. Velilerin bakış açısında yaratılan bu algı, öğrenciler üzerinde de ciddi etkiler oluşturacaktır. Okulda “uzman öğretmenin sınıfı” ve “başöğretmen sınıfı” oluşacak ve algı düzeyinde eğitim hakkının sağlanmasında eşitsiz uygulamalar ortaya çıkacaktır. Bu süreç öğretmenin mesleki saygınlığını, okul ve aile arasındaki iletişimi ve çalışma barışını bozacaktır.

· Kanunda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Bu durum öğretmen istihdamında eşitlik ve eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin en önemli sorun olmayı sürdürmektedir. Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamında değerlendirilmemiş olması bu meslektaşlarımızın piyasacı eğitim anlayışı içerisinde ucuz iş gücü olarak görüldüklerinin de bir kanıtıdır.

Kapsamlı ve bütüncül bir Öğretmenlik Meslek Kanunu, tüm eğitim emekçilerinin ekonomik taleplerini ve başta iş güvencesi olmak üzere öğretmenlerin temel haklarını, sosyal, demokratik ve özlük haklarını güvenceye almak zorundadır. Mevcut meslek kanununun öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamadığı açıkça ortadadır. Bundan dolayı yeni bir meslek kanunu düzenlenmek zorundadır. Öğretmenler lehine bir içerik taşıması gereken meslek kanunu, ILO ve UNESCO tarafından 5 Ekim 1966’da kabul edilen “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun şekilde düzenlenmelidir."

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!