SAADET İL DİVAN TOPLANTISI YAPILDI
Saadet Partisi Yalova İl Teşkilatı, Kasım Ayı İl Divan Toplantısını geniş katılımla gerçekleştirdi. Programa Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyeleri Ecz. Turgut Sahtiyan ve Celal Korkmaz de katıldı.
Saadet Partisi Yalova İl Teşkilatı, Kasım Ayı İl Divan Toplantısını geniş katılımla gerçekleştirdi. Programa Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyeleri Ecz. Turgut Sahtiyan ve Celal Korkmaz de katıldı.
Saadet Partisi Yalova İl Başkanı Kemalm Polat, il divan toplantısında yaptığı konuşmada " Hepinizin malumu Türkiye, bir yıldan uzun bir süredir “Terörsüz Türkiye” adı verilen süreci konuşuyor.Sözlerimin başında şunu belirtmek istiyorum: Saadet Partisi, sadece ülkemizde değil tüm yeryüzünde adaletin ve barışın hakim olması için çalışan kadroların partisidir.Bizim kadrolarımız bizim gibi inansın ya da inanmasın Müslüman olsun ya da olmasın 8 milyarı aşkın insanın her birinin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için mücadele ederler.Saadet Partisiyle ırkçılığın, mezhepçiliğin ya da bölgeciliğin yan yana gelmesi asla mümkün değildir.Şunu da hatırlatmak isterim: Saadet Partisi, bu ülkede ve bu bölgede “adil bir düzenin” kurulması için terörsüz bir Türkiye için defalarca bedel ödemiş kadroların partisidir." diyerekt şöyle devam etti.
YAKIN BİR ÖRNEK: SURİYE
Biz Saadet Partisi olarak, tüm samimiyetimizle bölgede bir istikrar, bir kardeşlik olsun istiyoruz.Bu kardeşliğin de; Kan dökerek değil dil dökerek, ter dökerek inşa edileceğine inanıyoruz. Bakınız komşumuz Suriye’den bahsetmek, resmin büyüğünü göstermek istiyorum. Suriye’de yıllardır bitmeyen bir kargaşa var. Ülkede Türkmenler, Sünni Araplar, Nusayriler, Kürtler, Dürziler, Ezidiler var.Gelinen noktada; bölgede birbirleriyle komşu olan bu toplulukların hepsi hem ABD ile hem de İsrail ile temas halinde. ABD ve İsrail ile temas halinde olan bu toplulukların; birbirleriyle samimi ve içten bir temasları yok, temasa geçecek olurlarsada bu ABD ve İsrail aracılığıyla oluyor. Kadim komşular birbirleriyle masaya ABD ve İsrail olmadan oturamıyorlar. Ne ABD ne de İsrail, bölgemizde barışın hâkim olmasını istemiyorlar. Sadece kendi çıkarlarını önceliyorlar. Bölge kaynakları üzerinde diledikleri tasarrufta bulunmanın planlarını yapıyorlar.
GELİR DAĞILIMDA ADALETSİZLİK ARTMAYA DEVAM EDİYOR
Mesela nüfusumuzun önemli bir bölümü; artan eşitsizlikten ve derin yoksulluktan nasibini alırken bu faize dayalı sömürü düzeninin çarkları dönmeye devam ediyor.Alın teri ve el emeği ile geçinen işçimiz, özel sektör öğretmenlerimiz, tarım üreticimiz, hayvan üreticimiz, küçük esnafımız, sanayi esnafımız can çekişiyor.Düşlerini çoktan yitiren çocuklarımız sigortasız çalıştırıldıkları parfüm fabrikalarında can veriyor.Kırk yıl, köle gibi çalıştıkları halde yine de bir birikimi olmayan insanlarımız emekliliklerinde taş ocaklarında göçük altında kalıyor. Ama bu ülkenin mutlu azınlığı olan “tefeciler” kazanmaya devam ediyor.Piramidin tepesinde servet, tabanında sefalet birikiyor.Bakınız; bankaların Eylül ayı itibariyle net kârı 669 milyar Türk Lirası. Bankaların en çok faiz geliri elde ettiği kalem ticari ya da kurumsal krediler değil! Bankaların kârının 517 milyar Türk Lirası tüketici kredilerinden olmuş.Yani insanımız; çocuğuna ayakkabı alabilmek için, evine ekmek götürebilmek, kirasını ödeyebilmek için faizle bankalara borçlanmış. Yılbaşında “takipteki” tüketici kredisi miktarı 116 milyar Türk lirası iken Eylül ayı itibariyle bu rakam 222 milyar Türk lirasına çıkmış.İnsanımızın önemli bir kısmı bugün yaşama tutunabilmek için yarınını bankalara teslim ederken; Türkiye’nin en zenginleri servetlerini dolar bazında %52 artırmış. Bu rakamlara bakınca Mehmet Şimşek’in programı, bir konuda gerçekten başarılı olmuş gözüküyor! Türkiye, geçtiğimiz yıl dünyanın dolar milyoneri en çok artan ülkesi oldu.
KOKUŞMUŞ DÜZEN
Değerli Arkadaşlar, Haksız kazanç ile servet belirli ellerde birikirken, sefalet geniş kitlelere yayılıyor. Böyle oluncada toplumda çürüme, bozulma, kokuşmuşluk -elbette- kaçınılmaz oluyor.Sadece son bir haftada yaşadıklarımızı düşünelim. Seyahat için İstanbul’a gelen Böcek Ailesi, alüminyum fosfitten zehirlenerek göz göre göre yaşamdan koparıldı.Adıyaman’da KYK yurdunda kalan 70 öğrenci akşam yemeğinin ardından rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. İstanbul Esenyurt’ta Eren Yılgın adlı evladımız yediği tavuk dönerinin ardından kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. İstanbul Şişli’de 25 kişi gıda zehirlenmesi nedeniyle hastanelik oldu. Dışarıda bunlar olurken, içeride yani cezaevlerinde de durum pek farklı değil. Sakarya Açık Cezaevinde hazır konserve balık yedirilen 266 hükümlü de hastanelik oldu.Elbette çürümüşlük sadece gıdalarla sınırlı değil! Ülkemiz; ucuz ölümler ülkesi haline geldi. Sporumuz, bahis ve şikenin merkez üssü haline geldi. Mahallelerde çeteler şiddet saçıyorlar, kadınlarımız, çocuklarımız, insanımız sokaklarda güvenle yürüyemiyorlar, trafikte kaba kuvvet sıradan bir durum haline geldi. Bütün bunlar olurken de Sayın Cumhurbaşkanı, “Bugün barış, huzur ve istikrar denince akla ilk Türkiye geliyor” diyor.
HALK SAĞLIĞI (!)
Değerli arkadaşlar;Böcek Ailesi’nin bir otel odasında zehirlenerek ölmesi ya da Eren Yılgın evladımızın yediği yiyecekten sonra yaşamını yitirmesi sadece denetimsizlikten kaynaklanan münferit bir olay değildir!Tablo çok daha vahim. Yaşananlar, halk sağlığı yönetiminin, koruyucu hekimliğin ve zehirle mücadele sisteminin “birlikte çöktüğünün” resmidir.Bunun elbette birçok nedeni var! Devlette ehliyet ve liyakatin ortadan kaldırılması bunun nedenidir. Partizanca atamalar bunun nedenidir.
ASGARİ ÜRET TESPİT KOMİSYONU
Denetimsiz bırakılan “gıda üretiminin” getirdiği nokta ortada, denetimsiz bırakılan “ekonomi politikaları” ülkeyi ne hale getiriyor ona da bakalım. Denetimsizlikten dolayı, sağlık sistemi nasıl çöktüyse, çalışanın alım gücünü koruyacak mekanizmalar da çökmüş durumda.2026 yılı için; Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplanma zamanı geldi. Komisyon toplantılarında; işçi temsilcileri hangi taleplerde bulunurlarsa bulunsunlar iktidarın temsilcilerinin dediği olacak.Uluslararası ünlü finans kuruluşlarından JP Morgan Türkiye’de 2026 için asgari ücrete %20 oranında zam yapılacağını söylüyor. Morgan Stanley ise biraz daha esnek davranıp zam oranını %20-25 olarak açıklıyor. İktidarın aklından geçen zam oranı ise %20!Arkadaşlar, soruyorum şimdi: Bu ülkenin asgari ücretini Mehmet Şimşek mi belirleyecek, Morgan Stanley mi? Bu ülkenin asgari ücreti JP Morgan’ın öngörülerine göre mi? Yoksa bizim insanımızın ihtiyacına göre mi belirlenecek?Daha açık söyleyeyim!Bu ülkenin ekonomi politikaları, New York’taki, Londra’daki finans lobilerine göre miyoksa Anadolu’daki esnafımıza, emeklimize, insanımıza göre mi belirlenecek!Bizim, bu konuda dört mücadeleyi “hep birlikte” yapmamız gerekiyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nunbir an evvel demokratik bir yapıya kavuşturulmasını sağlamalıyız Asgari ücretin insan onuruna yakışan bir seviyeye çıkması için mücadele etmeliyiz.Asgari ücret üzerinden işverenin üzerindeki vergi yükünüde makul bir seviyeye çekmeliyiz. Asgari ücretin gerçekten “asgari” ücret olmadığının farkında olarakinsanımızın bu ücretin altında bir ücretle çalıştırılarak sömürülmesinin önüne geçmeliyiz.








Benzer Haberler
İYİ PARTİ'DEN YARALI POLİSLERE ZİYARET
CHP'Lİ KADINLARDAN ÖRNEK ÇALIŞMA
AK PARTİ İL DANIŞMA KURULU YAPILDI
ANAHTAR PARTİSİNDEN ESNAF ZİYARETLERİ
CHP'DEN YALOVA KENT KONSEYİNE ZİYARET
AK PARTİ ÇİFTLİKKÖY İLÇE DANIŞMA KURULU
CHP'DEN YALOVA KANSER DERNEĞİNE ZİYARET
AK PARTİ MERKEZ İLÇE DANIŞMA KURULU