Ahmet Akyol Atatürk ve Yalova'yı Anlatıyor
Ahmet Akyol 'un açıklamaları
Atatürk’ün Miraslarına İhanet …
1 Aralık 2018 Cumartesi 09:44:09
Sitemizin Aralık Ayı konuğu, Emekli Topçu Kurmay Yarbay ve Araştırmacı Yazar Ahmet Akyol oldu..1990’li yılların başından buyana Yalova’da yaşayan ve “Atatürk ve Yalova” konularında sayısız eseri ve kitapları bulunan Ahmet Akyol sorularımızı yanıtlayarak, Atatürk’ün Yalova’ya geldiği ilk günden itibaren Yalova ve Termal’de yaptığı çalışmaları ayrıntılarıyla anlattı.
Akyol, Atatürk’ün Yalova’ya İlk geldiği 19 Ağustos 1929’da ilk olarak nereyi ziyaret ettiğini, 19 Ağustos’un ardından üst üste 4 gün Yalova’ya neden geldiğini çarpıcı açıklamalarla anlattı.
Akyol, Atatürk’ün Koru sahilinde bulunan Kaplıcaları ortaya çıkarmak için çaba sarfettiğini 20 Ağustos 1929’da Koru’da bu yönde çalışmalar ve incelemeler gerçekleştirdiğini , Yalova ve Termal kaplıcalarının Atatürk tarafından kısa süre içinde nasıl ihya ettiğini anlattı.
Atatürk’ün, Yalova’yı öncelikle neden tercih ettiğini, Atatürk’ün Termal’e getirdiği ve Termal’i bir cennet bahçesi yapan Başbahçevan Pandeli’ye Termal’de büyük bir haksızlık yapıldığını belirten Akyol, Yalova halkının Atatürk’ün miraslarına sahip çıkamadığını vurguladı.
Ahmet Akyol Kimdir?
1946 İstanbul- Ortaköy doğumlu olan Akyol, Selimiye Askerî Ortaokulu ilk mezunlarındandır. Bursa Işıklar Askerî Lisesi’ nde okuduktan sonra Kuleli Askerî Lisesi, Kara Harp Okulundan mezun olarak Türk Silâhlı Kuvvetler saflarına katıldı. 1967 yılında Ulaştırma Okulu, sonrasında, Dağcılık ve Kayak Okulu’ nu, 1970 yılında ise Topçu ve Füze Okulunda eğitim gördü. Akyol, 1973’ te İstihbarat ve Dil Okulu’ nu, 1979’ da Kara Harp Akademisi’ ni, 1984’ te Silâhlı Kuvvetler Akademisi’ ni bitirdi. Çeşitli kıt’a ve karargâhlarda ve iki kez yurt dışında görev yaptıktan sonra, Zırhlı Tugay Kurmay Başkanlığı görevinin 4. yılında, kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Emekliliğin ardından TRT’de programlar, senaryo yazarlığı yaptı 1989 yılında, Türk Hava Kurumu’ nun Senaryo Yarışması’ nda, Yeşilköy’ den kalkıp Kahire’ ye gitmeye çalışan şehit havacılarımızın öyküsünü anlattığı “Ufukların Ötesindekiler” isimli senaryosuyla ödül kazanarak yazı hayatına atıldı. Aynı yıl TRT için tarihî araştırmalar yapmaya, metin ve senaryolar yazmaya başladı.Akyol’un, filme çekilen “İlk Aşk”, “Kader Bağlayınca”, “Kürklü Melek” gibi senaryoları ses getiren çalışmalarından biri oldu.
Akyol’un TRT için metin ve senaryolarını hazırladığı programlardan bazıları şunlardır: “ Büyük Taarruz’ un anlatıldığı 5 bölümlük dizi” Zafere Doğru”,Altı bölümlük dizi “Atatürk İlkeleri”, 7 bölümlük dizi “Ve Dedi ki”, “Atatürk’ ün Samsun’a Çıkışının Perde Arkası”, “Zafere İlk Adım”, 27 Aralık 1919’ da Atatürk’ün Ankara’ ya gelişini anlatan “Atatürk Ankara’ da”, “Çanakkale -1915 ve Mustafa Kemal”, Tarih Boyunca Türk- Ermeni ilişkilerinin anlatıldığı 10 bölümlük dizi, “Yaşayan Tarih”, “Cumhurbaşkanlarımız”, 30 bölümlük dizi “Türk- İslâm Düşünürleri”, 10 bölümlük dizi “Mozaik”, 13 bölümlük dizi “Aile ve Toplum”, Osmanlı Devleti’ nin ilk günlerini anlatan 6 bölümlük dizi “Söğüt’ ten Bir Çınar Çıktı”, “Malazgirt Meydan Muharebesi”, 60 dakikalık belgesel “Modern Türkiye”, “Cumhuriyet’ in Temel Taşı: Lozan”, 4 bölümlük drama “Sönmeyen Ateş”, “Tarihten Sayfalar”, “Tarihte Bu Hafta” .
1993 yılında Yalova’ya yerleşen ve 1999 Depreminde enkaz altında kalarak yaşam mücadelesi veren Akyol, 1993 yılından itibaren çalışmalarını Yalova ve Atatürk üzerine yoğunlaştırdı . Akyol, bu süreler içinde, “Kurtuluş Savaşı’ nda Yalova”, “Atatürk ve Yalova”, “Anılarla ve Belgelerle Kurtuluş Savaşı’ nda Yalova”, “Atatürk’ ün Kenti Yalova”, “Zaman Tüneli’ nde Yalova”, “Yalova’ da Atatürk ve Çevre”, “Yalova Bağımsız Bölüğü”, “Tarihî Yalakabâd Kâğıthanesi”, “Yalova’ da Ben de Yaşadım” "Bir Yanık Yürek/ Bir Avuç Hüzün”, “Geçmişten Günümüze Selimiye Kışlası: 1959- 1963 Selimiye Askerî Ortaokulu”, “Zafere İlk Adım: 19 Mayıs 1919”.adlı kitaplarını yayınladı. Evli ve bir kız çocuğu babası olan Ahmet Akyol, 1995 yılında Yalova Gazetesi’ nde 10 yılı aşkın bir süre köşe yazarlığı yaptı. Akyol, halen www.yalovamiz.com internet sitesinde, “Tarihten Sayfalar” bölümü ile haftalık değerlendirme yazılarına devam etmektedir. 2016 yılında, Yalova Belediye Meclisi üyelerinin oybirliğiyle, Yalova kültürüne yaptığı katkılardan dolayı, Yalova’ da Adnan Menderes Mahallesi’ nde bir sokağa “Ahmet Akyol ” adı verildi.
Sitemizin Aralık Ayı konuğu olan, Emekli Kurmay Albay ve Araştırmacı Yazar Ahmet Akyol yönelttiğim sorulara şöyle yanıt verdi:
Atatürk’ün Yalova’ya İlk Kez Gelişinde Neler Yaşandı.?
Atatürk’ün hayatında önemli yerlerden birini, Yalova işgal eder. Atatürk, ilk kez geldiği 19 Ağustos 1929’dan, son kez ayrıldığı 1 Şubat 1938’e kadar, her yıl düzenli olarak Yalova’ya gelmiş ve önemli çalışmalarını Yalova’da yapmıştır. Atatürk, ilk Kez 19 Ağustos 1929 Pazartesi günü saat 16.00’da Dolmabahçe sarayından Ertuğrul yatıyla Yalova’ya geliyor.. Yanında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Özel Kalem Müdürü Tevfik, Başyaveri Rusuhi ve yakın arkadaşlarından Kılıç Ali ile Recep Zühtü Beyler bulunuyordu.
Atatürk, Yalova’ya Gelince İlk Kez Nereye Gitti ?
Yalova halkı Atatürk’ü sahilde büyük bir coşkuyla karşıladı. Atatürk ve yanındaki heyet doğruca Termal Kaplıcasına gittiler. Atatürk, kaplıcayı gördükten ve burasının geliştirilmesi için aydınlatıcı talimatlar verdikten sonra, TİGEM olarak tanınan Baltacı Çiftliği’ne gitti. Bu sırada çiftlikte göçmenler bulunuyordu. Atatürk, göçmenlerle konuşup, sorunlarını dinledikten ve yetkililere ilgili talimatlarını verdikten sonra, saat 20 00’de Yalova’dan İstanbul’a hareket etti. Ancak, Atatürk o gün kararını vermişti. Yalova ve Termal i dünyaca ünlü bir sağlık merkezi haline getirmeye çalışan Atatürk, yörenin kalkınmış, yaşanabilir ve çağdaş bir yer olması için çabaları da o gün başlamıştı.
Atatürk, 19 Ağustos’tan Sonra Bir Daha Ne Zaman Yalova’ya Geldi?
Atatürk, Yalova’ya ilk geldikten bir gün sonra 20 Ağustos 1929 günü gelişinde de önce Millet Çiftliği’ ne, buradan yine Kaplıca’ ya gitti. Kaplıcaya gitmesinin nedenini ben şuna bağlıyorum. Atatürk 1. Dünya Savaşında böbreklerinden rahatsızlandı. Dikkatimi çekmişti. Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarken, Samsun, Havza. Sivas, Erzurum’a gidiyor. Buralarda dikkat edin Kaplıcalar var. Atatürk’ün Yalova’ya ilk geldiğinde Kaplıcaya gitmesi de tesadüf olamaz. Sonraki gelişlerinde de her gelişinde kaplıcalara uğrar ve burada hastalığından dolayı tedavi amaçlı Kurşunlu banyoya girerdi. O gün Yalova’ya geldiğinde Yalova Termal'e , bir gün sonra da 20 Ağıustos'ta İlk kez Koru’ya uğradı.
Peki Atatürk, 20 Ağustos 1929’da Koru’da Ne Yaptı?
Atatürk, ikinci kez Yalova’ya gelişinde 20 Ağustos Salı günü Koru’ ya giderek incelemelerde bulundu. Atatürk Koru’ ya gitmesinin nedenlerine gelince: Ayrıntısına girmeyeceğim ama kısaca belirteyim: Yalova Termal Kaplıcaları’nda Müdürlük yapan Dr. Siotis, 1906 yılında kaleme aldığı “ Coury Les Bains à Yalova “ isimli eserinde :“.Coury (Kuri okunur) Köyü’nde eski limandan kalan rıhtımın bakiyelerinin mevcut olduğunu, bölgede Soteropolis adında bir yerleşim yeri bulunduğunu “ yazmaktadır. Yalova Termal Kaplıcaları’nda uzun süre görev yapan Dr. Saip Giray da, Kuri Köyü’nün Yalova Termal Kaplıcaları’nın iskelesi olduğunu, Sultan Abdülmecit ( 1839- 1861) zamanında, iskelenin bu günkü Yalova merkezine nakledildiğini ileri sürer. Koru’da bir iskele bulunmasının dışında, bir kaplıcanın varlığına ait elimizde bir belge bulunmaktadır. Bu, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunan 5 Ağustos 1923 tarihli evraka göre, kira süresi sona eren “ Koru ve Yalova dağ hamamları” için Reşat Ayaz isimli bir şahısla antlaşma yapılmıştır. Yerinde yapılan incelemede, Deveboynu’nda rıhtım olarak belirlenen bölgede, deniz kenarında, hamamların varlığı bilinmektedir. Atatürk, Koru’ya geldiğinde söz konusu yerlerde incelemeler yapmıştır.
Atatürk’ün Koru’da İncelemeler Yapmasının Amacı Neydi?
Atatürk’ün Termal’in geleceğiyle ilgili en çarpıcı düşüncelerinden birisi, deniz kenarında kaplıca tesisi yapılması ve ana kaplıcadaki sıcak suyun borularla deniz kenarındaki bu tesise taşınmasıydı. Böylece, tesisler sahilde bir grup, orman içinde bir grup olacaktı. Atatürk, sahildeki kaplıcanın gelecekte daha çok rağbet göreceği düşüncesindeydi. Atatürk’ün, deniz kenarında bir kaplıca kurmak istemesi, bu tesisin de Koruköy’de Deveboynu bölgesinde arkeolojik bir kazıdan sonra gerçekleştirilmesi, çok ciddi bir biçimde değerlendirilmelidir.Atatürk’ün isteği, çevre bilincinin sadece ağaç değil, tarihi unsurları da içererek oluşması ve bunun çağdaş normlarda uygulanmasıdır. Burada ilgimi çeken bir konu da, Atatürk’ ün Mısır ve Suriye’ den gemilerle gelecek olan turistlerin Kuri ve Termal kaplıcalarından nasıl faydalanacakları inceletmesidir
Atatürk, İlk Gelişinden Sonra Bir Daha Yalova’dan Kopamadı Neden ?
Atatürk, Yalova’ ya 17 kez günü birlik olarak gelmiş ve aynı gün ayrılmış; 27 kez gelişinde ise toplam 313 gün 270 gece Yalova’ da kalmıştır. Bu da Atatürk’ün Yalova’ya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Ancak, 19 Ağustos 1929 tarihi hem Atatürk, hem de Yalova için bir dönüm noktası oldu. Atatürk, Yalova’ya gelme nedenlerinden biri, geniş çiftlik arazileri bulmak ve buralarda üretim sahaları açmak içindir. Ancak, Yalova’ya gelip bölgenin sıtmadan kırıldığını görünce Yalova’daki bu durumu sahiplendi ve derhal sıtma çalışmalarına başladı. Her gittiği yer, yerinden oynarken, Türkiye’nin çok daha gelişmiş ve modern yerleri dururken. O Yalova’yı tercih etti ve Yalova’yı sıtmadan kurtarıp ihya etme çalışmalarına başladı.
Atatürk, Yalova’yı Öncelikle Tercih Etmesinin Nedenleri?
Atatürk’ün, Yalova ve Termal’i tercih etmesinin en önemli nedenlerinden biri , Termal’in doğal güzellikleri ve şifalı suları, Yalova’da örnek çiftlik yapmak için uygun alanların bulunması, Ulaşım bakımından merkezi bir yerde olması, Değişik bölgelerden gelen göçmenlerin yörede iskâna tâbi tutulmaları ve bunların bölgede karşılaştıkları zorluklar, Kent merkezinin bataklık ve sivrisinek yuvası, yöre halkının hastalıktan kırılması sebebiyle, yöreyi kalkındırma arzusudur.
Atatürk’ün Yalova’ya 19 Ağustos’tan Sonra 3 Gün Üst Üste Gelmesinin Amacı Neydi?
Atatürk’ün yaşantısında ve geleceğe dönük tasavvurlarında, Yalova’nın varlığı tartışmasızdır. Atatürk, Yalova dışında hiçbir yere bu kadar sık gitmemiş, hiçbir yerde iki çiftliği ve üç evi birden olmamıştır. Atatürk, 1937 yılında trenle Diyarbakır’ a giderken, demiryolunun yanından geçtiği gölü çok beğenir (eskiden buharlı trenler varken, burada mola verilir ve lokomotife su alınırdı) ve buraya “Hazar Gölü” adını verir. Ve der ki, “Burayı Doğu’ nun Yalova’ sı yapmalıyız.” Bu sözler onun, Yalova’ ya duyduğu özlemi belirtmesi, ondaki Yalova sevgisinin ve Yalova’ nın geleceğine dönük tasavvurlarının büyüklüğünü gösteren önemli bir göstergedir.
Atatürk’ün Termal Kaplıcaları İhya Etme Çalışmaları Ne Zaman Başladı.
Atatürk, Yalova’ya ilk geldiği andan itibaren Termal Kaplıcalarına büyük önem verdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında önemli tahribata uğrayan Termal, Cumhuriyet dönemiyle birlikte tekrar kullanılmaya başlanmıştı ama bu yeterli değildi. Termal’ in tanınan ve çok beğenilen bir yer olması, Atatürk’ün Termal’ i görmesiyle 19 Ağustos 1929’da başladı. Atatürk, Termal’ deki doğal güzelliklere ve şifalı sulara hayran kalmıştı. Bırakılmış, unutulmuş ve bir köşeye terkedilmiş bu cennet köşesini dünyaca ünlü bir sağlık merkezi yapmak için hemen kolları sıvadı. Önemli iş ve çalışmalarının dışında, artık vaktinin büyük bir kısmını Termal’ e ayırıyordu. Atatürk, Termal’ in modern bir hale getirilmesi için, yurt dışından konunun uzmanlarını getirtmekten de kaçınmadı; Paris’in plânlarını yapmış olan Prof.Dr. Hanry Prost’u davet etti.Ayrıca, Prost’un yardımcısı Prof. M.Jean Royerre, birkaç kez gelerek ön çalışmaları yaparak hazırlanan projeleri Atatürk’e sundular.
Termal’de ilk Etapta Ne Tür Çalışmalar Yapıldı?
Atatürk çeşitli yerlerden elektrikçi, demirci, duvarcı ve marangoz gibi yaklaşık 400 kişi kaplıcaya getirdi.. Kaplıcaların etrafını çeviren çalı ve ısırganlarla kapanmış bahçeler temizlendi. Tarhlar, çiçeklikler, zarif havuzlarıyla güzel parklar yapıldı. Çevre köy halkından da yararlanılarak yöre, yılan ve domuz gibi zararlı hayvanlardan temizlendi. Kaynaktan hamamlara gelen künkler, yeni sırlı künklerle değiştirildi ve kaynak sularının kaynaktan itibaren hiçbir şifalı özelliğini kaybetmeden hamamlara gelmesi sağlandı.Kuvvetli bir motorla elektrik, telsiz tertibatı ve aydınlatma düzeni yapıldı.Kaplıcaya yeni sıcak su ve soğuk su boruları döşendi. Daha önce mevcut olmayan su depoları yapıldı.Orman içinde gezinti yolları açıldı. Uzman Su Mühendisleri, suları tahlil ettiler, suların özelliklerini ve iyi geldiği hastalıkları araştırdılar. Tarihi önemi olan Kurşunlu Hamam’ın çini döşemeleri, kurşun ve sıvaları tamamlandı.Hamamların ve hamamlar etrafındaki binaların onarımı yapıldı, içleri yeniden tanzim edilerek döşendi. Kurşunlu Hamam’ın arkasına, 37 derece sıcaklıkta termal suyu doldurulan bir açık yüzme havuzu yaptırıldı.
Termal’de Bulunan Konaklama Tesislerinde Yapılan Çalışmalar ?
Kaplıca’ dan Gökçedere’ ye giderken sırt üzerinde bulunan Büyük Otel ve Büyük Gazino, yeniden ve çok titiz bir şekilde onarılarak bütün Marmara Bölgesi’nin en itibar gören mekânı haline getirildi. Büyük Otel’in arkasına banyolar yapıldı Kaplıcanın imarı düşünülürken, hem Yalova’nın kalkınmasını, hem de hastaların yanında gelenlerin deniz banyo ihtiyaçlarını karşılamak için, Yalova merkezi ile (günümüzde TİGEM olarak tanınan) Baltacı Çiftliği arasına, Termal İşletmesi’ne bağlı, (günümüzde Donanma Tesisleri olarak bilinen ve tanınan yere) güzel bir gazino ile plaj yapıldı. Yine Atatürk’ün isteği üzerine Termal Otel yapımı gerçekleştirildi. Termal çiçeklendirildi ve ağaçlandırıldı. İlk Arboretum’da Termal’de kuruldu.
Çicek ve Ağaç Derken Pandeli Usta’yı da Unutmamak Gerekir. Kimdir Pandeli Usta?
Termal Kaplıcalarını cennetten bir köşe yapmayı başaran Termal'in unutulmayan isimlerinden biri 'Başbahçevan' Pandelli Roketas’tır. Pandelli, 1878 yılında, İstanbul- Üsküdar'da doğmuştur. Çocukluğu, saray bahçıvanlığı yapan dedesinin yanında geçti.Osmanlı ordusu saflarında askerlik yaptı; İngiliz uçaklarından atılan bir bomba ile ayağından yaralandı. Atatürk’ün isteği üzerine Termal Kaplıcalarına geldi. Termal Kaplıcalarında ölümüne kadar 1929’dan 1969 yılına kadar 40 yıl süre ile Bahçıvanlık yaptı. Okuma yazma bilmeyen, imza yerine mühür kullanan ustanın çiçeklere 'çocuklarım' diye hitap ettiği biliniyor. Elleri nasırlı olmayanı işe almayan Pandelli Usta’nın "Doğa aşk ister", "Bahçenin yenisi güzel olmaz" sözleri Termal’de hafızalardan silinmemiş
Pandeli Usta’nın Termal ie Atatürk’e Olan Sevgisi
Termal’in gelişmesinde ve Yalova’da çiçekçiliğin bu güne gelmesinde en büyük pay, kuşkusuz Pandelli Ustadır. Pandeli usta anılarında Atatürk’ten şöyle söz eder:” Atatürk beni Termal’e aldırdı. Geldiğimde Termal, domuz yatağı idi. Atatürk sık sık gelir, sigara paketinin arkasına bahçenin planlarını kendi eliyle çizer, hangi ağacın nereye geleceğini işaret ederek gösterirdi. Atatürk, ağaca ve çiçeğe çok meraklıydı. Kışın bile gelir, ormanı dolaşırdı. Buranın tabiat güzelliğine aşıktı. Bütün çiçekleri severdi. Hatta kır çiçeklerini toplar ve yakasına papatya takardı. Köylülerle, işçilerle ve askerlerle halkın geçimini ve idarenin gidişini konuşmaktan hoşlanırdı. Dert dinlemekten ve herkese faydalı olmaktan zevk alır, her işi kendi gözü ile görürdü. Kibir diye bir şey bilmezdi. İnandığı işlerde emirlerini açık ve kati idi. Gönül almasını, teşvik etmesini, takdir etmesini bilirdi. Termal Oteli’nin karşısında her günün tarihini taze çiçeklerle yazardım. Termal’e bahçe mimarları el sürmedi. Ne görülüyorsa, Atatürk’ün emriyle biz yaptık. Bugün, Atatürk Çiçeği diye bilinen bir çiçek vardır. Hani ecnebilerin Ponsetya dedikleri. Yılbaşında kırmızı kırmızı açan çiçek. İşte onu da Atatürk çok severdi. Ben de burada bu çiçekten bol bol yetiştirdim. Ve adını Atatürk Çiçeği koydum. Bu hareket onun çok hoşuna gitti. Atatürk her geldiğinde hep aynı ağacın altında oturur ve buradan emir verirdi. Bu ağaç, Atatürk öldükten sonra birden kurudu. Çok üzüldüm. Ağacı elli santim yüksek keserek kökünü sandalye yaptım. Ölümünden sonra ben de bu kuru kütük sandalyeye oturarak kendime kumanda yeri yaptım.” Ancak, burada beni üzen, Pandeli usta’nun bu kadar emek verdiği Termal’de bulunan resmi sırf Rum olduğu için ortadan kaldırıldığını duydum. Uzun yıllardır Termal' e hiç gitmedim. Son gidişimde, Termal'e girişteki serada Pandelli Usta' nın resmini görememiştim. Bana, Pandelli Rum olduğu için resminin kaldırıldığı söylenmişti. Son durumunu bilmiyorum. Eğer bu söylemler doğruysa; Atatürk ve Termal’e bu kadar aşık olan Pandeli Ustaya’ya büyük haksızlık yapılmıştır.
Peki Atatürk’ün Yalova’ya İlişkin İlk Yaptığı Çalışmalar Neydi?
Yalova, Cumhuriyetin ilk yıllarında insanların yaşamak için tercih ettikleri bir yer değildi. Kent merkezi bir sivrisinek yatağıydı. Sıtma kol geziyordu. Sazlık ve bataklıktı. Neredeyse yüksek bölgelerdeki köylerin bile nüfusu Yalova merkezinden fazlaydı. Bu olumsuz durum, Atatürk’ün 1929 yılında Yalova’ya gelişine kadar devam etti. Atatürk, buradaki durumu görünce, hemen bir Sıtma Mücadele Ekibini Yalova’ya getirtti. Bu ekip ve vatandaşlar, tüm dere yataklarını temizlediler ve bataklıkları kuruttular. Yalova’da elektrik, telefon, telgraf, itfaiye ve polis teşkilâtı, hastane gibi sosyal tesisler, kurum ve kuruluşlar ya yoktu, ya da son derece yetersizdi. Kent içi yollar olması gereken gibi değil; merkezi çevre il, ilçe ve köylere bağlayan yollar yok denecek gibiydi. İstanbul’dan Yalova’ya işleyen vapur seferleri düzensizdi. Yalova’nın içinde bulunduğu durumu çok iyi değerlendiren Atatürk’ün verdiği direktifler ışığında: Yalova nahiyelikten kaza statüsüne yükseltildi ve İstanbul’a bağlandı.
Atatürk’ün Bizzat Yalova için çizdiği Yerleşim Planlarında Neler vardı:
Öncelikle; Kent merkezindeki harap binalar yıkılarak, bozuk ve dar yollar genişletildi. Karamürsel Caddesi (günümüzde İstanbul Caddesi), Millet Çiftliği ( günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü)’ne kadar yapıldı. Yalova- Bursa, Yalova- Termal yolları onarılarak geliştirilmeye başlandı. Seyr-i Sefain İdaresi, Yalova seferlerine tahsis edilmek üzere yeni ve süratli vapurlar alırken, vapur seferlerini de daha sık ve düzenli hale getirdi. Yalova’da 30 kişilik bir Polis Teşkilâtı, arozöz ve tulumbasıyla bir İtfaiye Teşkilâtı kuruldu. Yalova’da Posta ve Telgraf Merkezi yapılırken, yol kenarlarına telefon ve telgraf direkleri dikildi. Polis ve Jandarma kadrosu tespit edildi, ihtiyaçları giderildi..,Elektrik santrali yapıldı, sokaklara elektrik direkleri dikildi ve elektrikle aydınlanma başladı. 1929 yılında Yalova’da sadece 6 okul varken, bu sayı sadece 1932 yılına kadar 26’yı buldu.
O Dönem Yalova Merkez de Yeni Binalar Yapldı mı ?
Yalova’da bir hükümet binası, bir belediye binası ve bir polis karakolu yapıldı Bu günkü Donanma Tesisleri olarak adlandırılan yerde, halk için ( plân ve projeleri Avrupa’ dan getirilen) bir Gazino ve Plaj yapıldı. Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılırken, 1999 depreminde zarar gördüğü için yıkılıp, yeniden yapılan bina da, Atatürk’ün direktifleriyle yapılmıştı. Bina, Mimar Sedat Hakkı Eldem’in projesine göre Cumhuriyet Halk Fırkası Kaza Merkezi olarak yapılmış, daha sonra Halkevi ve Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılmıştı. Atatürk’ün Yalova merkezi hakkındaki düşüncelerini kavrayabilmek için, Atatürk’ün direktifleriyle yapılan Yalova İmar Plânını da incelemek gerek.
Atatürk Yalova’nın İmar Planlarını Nasıl Belirlemişti?
Atatürk’ün hazırladığı ve 14 Mart 1938 tarihli raporunda Yalova’nın imar planları dikkat çekmektedir. Örneğin, Baltacı Dere kenarı eşya limanı olarak çağdaş bir şekilde düzenlenmiştir. Burada dere kenarında ufak bir sanayi merkezi de kurulabilir. Böylelikle Yalova ve civarı üretiminin nakliyesi en başarılı bir şekilde ve şehrin manzarasını hiç bozmadan kendine özgü bir çerçeve bulmuş olur. İskele önündeki büyük meydan,(Cumhuriyet Meydanı) olarak düşünülmüştür. Bunun sağ ve sol tarafında sadece resmi binalar yapılıp deniz kısmı tamamen açık bırakılarak güzel ve muntazam bir şekil verilmeye çalışılmıştır. Hava alanı, deniz uçaklarının da yararlanabilmesi için, Millet Çiftliği’nin bir kısmı kamulaştırılarak, sahilde yapımı uygun görülmüştür. Bu arazinin coğrafî durumu itibariyle düz olması ve rüzgâr istikametine elverişli bulunması hava alanı olarak tercihine sebep olmuştur. Atatürk, Yalova’yı planlarken sahil şeridinde bahçeli evlerin olmasını istemişti. Termal’de olduğu gibi Merkezinde çiçeklendirilmesi ve ağaçlandırılmasını öngörmüştü.
Atatürk’ün Yürüyen Köşk’ünün Yapılması Fikri Nasıl Ortaya Çıktı…
Atatürk, 21 Ağustos 1929' da Yalova' ya geldiğinde, çınarın yanına bir köşk yapılmasını istiyor.1930 yılı Haziran ayında da köşkün yürütülmesine karar veriliyor. Atatürk, sahilin her iki yakasında bulunan Baltacı ve Millet çiftliğinde incelemeler yapmak için Yalova’ya geldiğinde ulu cınar’ı denizden görür. Uzun bir süre ulu çınar’a bakar. Sonrasında Vapurdan inerek herkesin şaşkın bakışları arasında bir sandala binerek sahili çıkar ve ulu Çınar’ın gölgesinde dinlenir. Yanındaki yakın çalışma arkadaşlarına buraya kendisine küçük bir ev yapılmasını ister. Köşk 20 günde tamamlanır. Ancak, burada önemli olan Köşk’ün yapımı değil bir çınar ağacının dalının kesilmesini önlemek için Köşk’ün kaydırılarak yürütülmesidir. Gerçekte, burada önemli olan köşkün yürütülmesi değil, verilmek istenen mesajdı. Atatürk, Yalova’daki bir çınar dalını bahane ederek tüm kamuoyuna bir mesaj vermek istemişti. Yoksa, küçük bir binayı yıkıp, yerine yenisini yapmak çok daha kolaydı. . .
Yürüyen Köşk’ün Yürütülme Çalışmalarında Verilmek İstenen Mesaj?
Atatürk, 1930 yılında ,bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin istediler. Atatürk ise, çınar ağacının dalının kesilmesi yerine, binanın tramvay rayları üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti. O sıralarda, Belediye Fen işleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’di. Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı. Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi. Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. :8 Ağustos 1930 Cuma günü, öncelikle yapının teras bölümü (toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 5 metre kadar doğuya kaydırıldı. Atatürk’ün bir ağaca zarar verilmemesi adına verdiği emir herkesi şaşkına çevirse de, bu olay aslında bütün ağaçların insan yaşamındaki vazgeçilmez önemine güzel bir örnek teşkil ediyor. Ancak, bu olayda Köşk’ün öne çıkmasını yadırgıyorum. Burada asıl önemli olan Çınar ağacıdır. Sanırım bu mesajı Yalovalılar iyi kavrayamadı.
Atatürk, Millet ve Baltacı Çiftliğini Kendi Parasıyla Mı Satın Aldı.?
Atatürk’ün hedeflerinden biri, tarım ve hayvancılıkta örnek olacak çiftlikler kurmaktı. Bu amaçla, sık çiftlik yeri olabilecek araziler arıyordu. Atatürk Yalova’ ya geldiği 19 Ağustos 1929 günü, Baltacı Çiftliği’ ni, ertesi günü de Millet Çiftliği’ ni gezdi. Her iki çiftliği de beğenen Atatürk, kısa süre sonra bunları satın aldı. Bu satın alınma safhasında, devletin bütçesinden herhangi bir ödenek ayrılmadı. Atatürk bu çiftlikleri şahsi parasıyla aldı. Sonra, Atatürk, bölge ve ülkemizde tarımın ve hayvancılığın gelişmesini, yetiştiricilikte modern tekniklerin kullanılmasını ve çiftçilerin bu tekniklerle tanıştırılmasını istiyordu. Bu maksatla Baltacı ve Millet çiftliklerinin hemen her şeyiyle ilgilenerek onları çağdaş bir duruma getirdi. 11 Haziran 1937 tarihinde de, tasarrufu altındaki tüm çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye etti. 11 Mayıs 1938 günü ise Akit Tablosu, Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından imzalanarak gerekli formaliteler tamamlandı.
Bu Akit Tablosu’nun Ayrıntıları Nelerdir?
Akit Tablosu’nda şu ifadeler yer almaktadır: “Yalova’da Baltacı ve Millet Çiftlikleri’ yle yine Yalova’nın Balaban Dere ve Samanlıova Mevkii’nde bulunan tarlalardaki tam ve yarım hisselerimi şartsız ve kayıtsız olarak bağışlama suretiyle Maliye hazinesine terk ve teberru ettim. “ Akit Tablosu’nda, Atatürk’ün çiftliklerinin mevcut arazi, bina ve tesisat, fabrika ve imalathaneler ve genel tesisat toplam olarak verilmiştir. Liste incelendiğinde, Yalova Çiftlikleri’ nde, arazi, bina, tesisat ve hayvanatın dışında : günde 15 bin litre pastörize süt ve bin kilogram tereyağı işleme kapasitesinde bir modern Süt Fabrikası, bir Yoğurt İmalathanesi, bir Tavuk Çiftliği, iki özel iskele ile liman tesisatı, bir adet 35 tonluk deniz motoru olduğu anlaşılmaktadır.
Atatürk’ün Satın Aldığı Bu Çiftlikler Kime Aitti?
Atatürk’ten önce, Millet çiftliği arazisi Elis Hatun adında bir Ermeni kadına aitti. Kadın ölünce, çiftlik, Mar Yakup Kilisesi tarafından işletilmişti. Atatürk, konuya ilgi duyduktan sonra, çiftlik arazisi, ihale ile satın alındı. 6928 dekar 092 metrekare arazisi olan çiftliğin bir bölümü başlangıçta batak araziydi. Bunlar giderek kurutuldu, tarıma elverişli topraklar haline getirildi. Çiftliğin hemen yanında, 4000 ağaçlı terkedilmiş bir zeytinlik bulunuyordu. Burayı gören Atatürk, zeytinliğin gençleştirilmesi ve yenilenmesi, Akdeniz’in belli başlı zeytin çeşitlerinden oluşan bir zeytinlik kurulması suretiyle, ülkemize uygun ticari niteliği olan çeşitlerin tespiti için talimat verdi.”
O Yıllarda Zeytincilik Türkiye’de İlk Kez Yalova’da mı Yaygınlaştı ?
O dönemler, Atatürk’ün isteğiye 4000 ağaçlı zeytinlikte bakım çalışmaları yapılırken, İtalya’dan çeşitli zeytin fidanları ithal edildi. Yurt dışından getirilen teknisyenlerle (zeytincilikte budamayı, gübrelemeyi, bakımı ve sulamayı gösteren) kurslar açıldı ve genç ziraat mühendislerinden bazıları zeytincilik üzerine eğitim almak üzere İtalya’ya gönderildi. Yetiştirilen genç ziraatçılar “Zeytin Bakım Fen Memuru” olarak köylerde zeytin çiftçilerini 15 günlük kurslarla eğittiler. Daha sonraları “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Yasa” çıkarıldı. Günümüze doğru giderek gelişen durumu ele almak istemiyorum. Ancak ortada bir gerçek var: Eğer 1929’ da Atatürk’ ün başlattığı zeytinciliğe verilen değer aynı şekilde devam etseydi, herhalde Türkiye’ de ziraat bugün çok farklı bir yerde olur, Dünya Zeytinyağı Borsası” elimizde bulunurdu.
Peki Neden Atatürk’ün Hedeflediği Bu Noktadan Ayrıldık?
Sonraki yıllarda Millet Çiftliği’nin 5700 dekarı vatandaşa dağıtıldı. Toprak dağıtılmakla birlikte, topraklandırılan çiftçiye işletme kredisi verilemediği, çiftçi modern tarım araç ve gereçleriyle desteklenemediği için, amaca ulaşılamadı. Tarım amacıyla işlenmek için verilen topraklar, iskân için kullanılır oldu. Daha sonra bu topraklar üzerinde Gaziosmanpaşa, Kemalpaşa ve İsmetpaşa Mahalleleri kuruldu. Atatürk’ün Elmalık yolu üzerindeki Mandıra Sırtları’ nda yerli Merinos ırkı yetiştirmek için başlattığı çalışmalar da, mandıra dağıtılınca son buldu
Atatürk’ün Kendi Parasıyla Satın Aldığı Baltacı Çiftliğinde Gelişmeler ?
Bu işletme de, Atatürk’ün kendi malı olan ve ölümünden önce halka bağışladığı çiftliklerden biri de, Yalova’ nın batısındaki Baltacı Çiftliği idi. Atatürk döneminde burası 4048 dekar araziye sahipti. Atatürk’ün diğer çiftlikler gibi bu çiftliği edinme amacı, Türk hayvancılığına ve ziraatına örnek ürünler yetiştirmek ve çiftçiye yeni ufuklar açmaktı. Nitekim yurt dışından getirilen tohumlar bu arazilerde denendi, olumlu sonuç alındığında yöre çiftçilerine üretilen tohumlar verildi. Aynı yenilikler büyük ve küçükbaş hayvan türleri için de yapıldı. Sovyetler’den getirilen Karagül (Karakul) koyunları da üretildi. Sütçülük ve süt ürünleri için Avusturya ve Macaristan’da sütçülük okullarından mezun ustabaşıları getirildi. Bunlardan ikisi Ankara’da Oran Çiftliği’nde, ikisi süt üretiminde önemli bir yeri olan Baltacı Çiftliği’nde çalıştı. Bu ustabaşılar, aynı zamanda kendi konularında uzman olan gençler de yetiştirdiler. Baltacı Çiftliği’deki süt imalathanesi, Atatürk’ün sağlığında, günde 15 000 litre pastörize süt ve 1 000 kg. tereyağı işletme kapasitesine yükseldi. Şimdi gelinen süreçte ne yazık ki, Atatürk’ün Baltacı Çiftliği’ nden geriye çiftlik olarak bir şey kalmadı.
Peki Atatürk’ün Miraslarına Bugünün Kuşağı Sahip Çıkabildi Mi?
Bu soruya olumlu bir yanıt vermek pek mümkün değil. Atatürk 11 Haziran 1937’de tüm mal varlığını Millete bağışlıyor. Ancak bugün gelinen noktada bizlere bıraktığı çiftliklerden geriye pek fazla bir şey kalmadığını görüyoruz. Yalova’da yeşillik ve ağaç denilince, akla gelen yerlerden biri de, yine Atatürk’ün eseri olan Çınarlı Hıyaban’dır.B urada da durum aynı. Teknik Okulların kapatılmayarak çoğaltılması ve yerli malı kullanımının özendirilmesi kararlarını da Yalova’da aldı. Ancak bu konuyla ilgili tek bir sembol yok. Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkasını, Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu Yalova’da kurmasına karşın bunları hatırlatacak hiçbir çalışma yaplmadı. Atatürk, Cumhuriyetin kurumsallaşmasını, Yalova’nın ihya edilmesi çalışmalarını gerçekleştirmesine ve bir çok eseri Yalova’ya bırakmasına karşın. Yalova’da Halen Bir Atatürk ve Cumhuriyet Müzesi bulunmuyor
İşte AHmet Akyol'un Anlattıkları ve Ayrıntıları
0 Yorum