Bağışlayın Deprem Şehitleri
Depremde yaşadığımız önemli kayıplar, hafızalardan yavaş yavaş silinmeye başladı. Önce depremde yitirdiğimiz insanlar, sonra insanlığımızı unuttuk. Ve bugünlere de hiç deprem olmayacakmış gibi yapılması gerekenleri unutarak geldik
17 Ağustos Depreminin üzerinden tam 23 yıl geçti. Depremde yaşadığımız önemli kayıplar, hafızalardan yavaş yavaş silinmeye başladı. Önce depremde yitirdiğimiz insanlar, sonra insanlığımızı unuttuk. Ve bugünlere de hiç deprem olmayacakmış gibi yapılması gerekenleri unutarak geldik. Evet; 17 Ağustos’un üzerinden tam yıllar geçti. Geçtiğimiz yıllarda inatla ve ısrarla “17 Ağustos’u Unutmadık, Unutmayacağız “ diye haykırdığımızda bizlere eleştiriler getirilmişti. Yazacak başka konu bulamadığımız için bu konuyu defalarca yazdığımız dile getirilmiş ve hatta suçlanmıştık. Bizler, duyarlı insanlar olarak azınlıktaydık, suçlayanlar ve suskun kalanlar ise çoğunlukta…
Yüzyılın acısını, “Yüzyılın Soygununa” dönüştürenler koro halinde bağırdılar yıllarca: “Unutun 17 Ağustos’u“.Suskun kalanlar da, bu koroya katılınca; onlarca sorunun yanıtını alamadık Yalova’da.Ne yardımların hesabı ne de yapılan yolsuzlukların hesabı dürüldü bu Memlekette! İşte o yüzden unutun dediler bizlere; 17 Ağustos’u. Çünkü onlar unutun dedikçe, aslında geçmişe bir sayfa çekin demek istediler.
Şimdi aradan geçen yıllarda, unuttuk deprem şehitlerini. Hasarlı binalarımızı sözde güçlendirdik. Yorgun ve hasarlı binalarımızın giriş kapılarına büyük nazar boncukları asarak dersler çıkartıyoruz. Hasarlı binalarımıza makyaj yaparak, kaderciliğe güvenerek hazırlanıyoruz yeni felaketlere.
Felaketten felakete aklımız başına geliyor sonrasında ise, kadercilik anlayışına devam ediyoruz.
Ders Alamadık Deprem Şehitleri!
Çok büyük bir bedel ödedik 17 Ağustos saat 03’te. İşte o gece, aramızdan ayrılmadan önce son nefesinde şöyle haykırdılar deprem şehitleri: “ Sesimi Duyan Var Mı? “ Kim bilir belki de; toprak üstünde kalan sevdiklerine seslenmek istediler, bu acıların bir daha yaşanmaması için ders alın diye.
Oysa depremin üzerinden geçen kısa bir süre sonra, hasarlı binalarımızın giriş kapılarına kocaman bir nazar boncuğu asarak ders almaya çalıştık. Tarım alanlarına binalar yaparak ders almaya çalıştık.
Deniz kenarlarına yine kumdan kaleler yapmaya devam ederek ders almaya çalıştık. 17 Ağustos enkazlarının döküldüğü deprem anıtında, onların kemiklerini sızlatırcasına canlı müzik eşliğinde, havai fişeklerin altında dans ederek ders almaya çalıştık…
Her Biri Masumdu Oysa!
Deprem gecesi kaybettiğimiz diğer masum insanlarımız gibi birde çocuklarımız vardı. İşte onlar Cennetin çocuklarıydı. Onlar ana yüreğine muhtaçtı. Kıpır kıpırdı yürekleri O güzelim gözleri “Yağmur” kokardı. Tepeden tırnağa günahsızlık vardı bedenlerinde. Çünkü onlar tanrı kokardı. Deprem gecesi yatağından düşerken koynundaki oyuncak ayıyı bile bırakmayan çocukları bizler toprak altında bıraktık! Işıklar yaktık ülkemizde. Oysa her ölen çocuk, gökten bir yıldızın eksilmesi demek! Çocuklarımızı kolay ölümlere terk ettiğimiz için ülkemiz böylesine karanlık demek!
Bağışlayın Deprem Şehitleri
Aramızdan ayrılmanızın üzerinden tam 23 yıl geçti. Hayatın her alanında insan hayatını daha güvenli kılmaya dönük çabalarımız yetersiz kaldı. Yüzyılın acısını, “Yüzyılın Soygununa” dönüştürenler koro halinde bağırınca sesimiz cılız kaldı. Suskun kalanlar da, bu koroya katılınca, unuttuk sizleri deprem şehitleri. Sizler toprak altında, bizler ise toprak üzerinde huzursuz bir bekleyiş içindeyiz şimdi…
0 Yorum