İşte O Gazeteci Bendim
İşte O Gazeteci Bendim
17 Eylül 2007 Pazartesi 01:00:00

Yalova Kaymakamı ile ilgili bir çok yazı okumuş, duymuşsunuzdur. Ancak burada anlatacağım olay aynen yaşanmıştır. Olay 1986 yılında geçiyor. O dönemler gazeteciler gerçekten zor dönemlerde, ağır şartlarda görev yapıyordu. Özel TV’ler, Cep telefonları, İnternet, kısaca iletişim teknolojileri ülkemizde çağın gerisindeydi. İnsanlarımızın tek iletişim aracı radyolar ve gazetelerdi. İşte bu nedenle habercilerin yaptığı iş bir o kadar önemli olduğu kadar da kutsal bir görevdi.

O yıllarda TRT’nin saat 13 Ajansı yoğun ilgi görüyor ve milyonlarca insan tarafından da takip ediliyordu. Halen sürdürdüğüm Cumhuriyet Gazetesi Yalova Bölge Temsilciliği görevimin ilk yılları idi. O dönem, Haber Müdürüm Yalçın Bayer telefonla arayarak “Faruk, Anadolu Haber Ajansı az önce teleks geçti, Gemlik Körfezinden hareket eden içi yakıt dolu bir tanker alev alarak Yalova’ya doğru geliyormuş, bu konuyla ilgili olarak herhangi bir önlem alınmış mı? Araştır, olayı fotoğrafla ve telefonla ayrıntıları bildir” dedi.

 

Telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra Yalova Kaymakamını arayıp konuyu aktardıktan sonra, alev alarak Yalova’ya doğru gelen tanker hakkında herhangi bir önlem alınıp alınmadığını sordum. Kaymakam “Hayır bilmiyorum, ilk kez sizden duydum. Tanker şu an nerede?” diye sorunca “Az önce istihbarat merkezinden aradılar, Gemlik’ten Yalova’ya doğru geliyormuş. Şu an Orhangazi yakınlarında olabilir” yanıtını verdim. Kaymakam bey "Az önce 13 haber ajansını dinleyen yardımcım da yanıma geldi, olayı o da duymuş derhal önlem alıyoruz, itfaiyeye durumu şimdi bildiriyoruz” dedi.

 

Bu görüşmeyi yaptıktan sonra Yalçın Bayer’i arayarak önlemler hakkında bilgi verdim. Bayer, kısa bir şok geçirdikten sonra “Ne Bursa Karayolunda önlem mi? Yaa kardeşim bu deniz tankeri, tanker Gemlik açıklarından Yalova’ya doğru ilerliyor...”

 

Fotoğraf makinemi alıp, Hemen Çınarcık’a doğru gittim. Belki yüksek bir yerden tankeri görür ve yangının ne boyutta olur düşüncesiyle denizi gözlemlemeye başlamıştım. Bir süre sonra, bulduğum bir telefonla tekrar gazeteyi aradığımda tankerin kendi olanakları ile söndüğünü öğrendim. Telefonu kapattıktan sonra Yalova Kaymakamına söylediğim “Tanker şu an Orhangazi civarında olabilir” sözü kulaklarımda tırmalanmaya başlamıştı.

 

Kaymakamdan kendisine yanlış bilgi verdiğimden ötürü özür dilemek için telefon açıp, son bilgiyi aktarmak istedim. Karşıma çıkan görevli “Kaymakam bey, yangınla ilgili olarak önlemleri incelemek için dışarıda” dedi. Bu kez ben “ Ne önlemi” diye sorunca:

 

“Gemlik’ten yakıt dolu bir tanker tutuşmuş, Yalova’ya doğru geliyormuş. Yalova ve çevre belediyelerin itfaiyesi Güneyköy karakolu civarında barikat kurmuşlar yanan tankeri Yalova’ya sokmamak için uğraşıyorlar” yanıtını verdi.

 

“Peki Kaymakam bey ne zaman çıktı” dediğimde aynı kişi şu yanıtı verdi: “30 dakika oldu. Tanker yakıt doluymuş, patlarsa buradan da duyulur, patlamadığına göre söndürdüler galiba..”
Bu duyduklarım karşısında tüylerim diken diken olmuştu. Durumun vahametini kavramıştım.

 

Bizzat özür dilemek için Kaymakamlığa doğru yöneldim. Dakikalarca Güney köy girişinde tankeri Yalova’ya sokmamak için kızgın güneş altında Kaymakamla birlikte nöbet tutan görevlilerin öfkesi yüzlerinden okunuyordu.

 

Kaymakamlık makamına doğru yöneldiğimde sekretere, gazeteci olduğumu Kaymakamla görüşmek istediğimi söyledim. Sekreter “ Hangi konuda görüşeceksiniz” diye sordu.

 

“Şu yanan tanker olayı hakkında....” dedim. Sekreter ve orada bulunan görevlililer bana bakarak “Sende mi gazetecisin? Kaymakam bey çok sinirli, özellikle bir gazeteci varmış, ismini hatırlamadı, tanker olayı, yangın falan böyle bir şey yokmuş, kendisi de onu arıyor zaten. Aslında onu bizde arıyoruz bir yakalarsak....”

 

Buradan nasıl kaçtığımı ve ne kadar bir süre Kaymakamlığa uğramadığımı inanın hatırlamıyorum...

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!