Nusret Sungur'un ardından

Yalova Bir Çınarını Daha Kaybetti…

2 Ocak 2016 Cumartesi 16:50:51

Yalova, çınarlarını tek tek kaybederken aynı zamanda tarihini de hafızasını da yavaş yavaş kaybediyor. Yalova siyasetinde çok az sayıda kişinin ardından yazı kaleme alınır. Yalova siyasetinde adından söz ettirilecek iki tip siyasetçi vardır. Kazandırdıklarıyla tarih olanlar; bir de soyduklarıyla tarih olanlar. Nusret Sungur, partiye ve Yalova’ya kazandırdıklarıyla, yaptıklarıyla tarih olan  ender bir siyasetçidir. Nusret Sungur, 50 yıl aktif siyasetin içersinde kalmasına karşın kirlenmeyen ve herhangi bir yolsuzluğa karışmayan, halka tepeden bakmayıp, horgörmeyen bir siyasetçiydi.

CHP İl Binasını Nusret Sungur Partiye Satın Aldı…

Sungur, Siyasetin her kademesinde görev yapmış biriydi. Şu anda kullanılan CHP İl Binasını da 12 Eylül 1980 öncesinde satın alarak partiye kazandırmış, gençlerin aktif siyasete girmesini şiar edinmiş, gerektiğinde eline sopa alarak, 12 Eylül öncesinde parti binasına yapılacak olası bir saldırı karşısında gece gündüz nöbet tutmuş bir ilçe başkanıydı. 80 Yaşında yakalandığı rahatsızlıktan dolayı evinde gözetim altında tutulurken, daha bir yıl öncesine kadar Güneyköy’de oturduğu evinden terliklerle minibüse binip parti binasına gelirdi. Çünkü,  hastalığından dolayı Yalova’da hatırladığı tek yer CHP İl Binasıydı. Bir evinin yolu, birde partisinin yolu hafızasında kalmıştı. Bir çok partili Nusret Sungur’u ayağında terlikle parti binasında görebilirdi.

Sivil Toplum Örgütlerinde Yıllarca Görev Aldı…

Siyasetin içersinde kalmasına karşın, sivil toplum örgütlerinde yıllarca görev yapmış ve bu süreler içersinde de önemli kazanımlara imza atmıştır. Görevden kaçmamış, aksine görev adamlığını yerine getirmesini bilmiştir. Yalova Lisesinin, “seçkin” bir lise olduğu dönemlerde 15 Yıl süre ile Yalova Lisesi Okul Aile birliği Başkanlığı, Bir o kadar da Öğretmen Yusuf Ziya Orta okulunda bu görevi yerine getirmişti. Sosyal hayattan hiç kopmamış, 70 Yaşında kurduğu Yalova Kuyumcular Odası Başkanlığı görevini yürütürken, 20 yaşında bir delikanlı gibi tüm işyerlerini tek tek dolaşarak Oda Başkanlığı görevini de başarıyla yürütmüştür.

Nusret Sungur ve CHP…

1955 yılında CHP’ye üye olan ve sonrasında partinin tüm kademelerinde görev yapan, İlçe Başkanlığı görevinde halen kullanılmakta olan CHP İl Binasını satın alarak partiye kazandıran, Belediye Başkan Yardımcılığı, Meclis üyeliği görevlerinde bulunan Sungur, 12 Eylül 1980 Darbesine kadar CHP İl binasında ilçe başkanı olarak görev yapan biriydi. CHP’nin kapatılmasının ardından, Partisinin Genel Başkanı Ecevit’in  kurduğu DSP’nin Yalova ilçe başkanlığı görevini yürüten Nusret Sungur, 1989 yılında da DSP’den Yalova Belediye Başkan Adayı olmuştu.  1989 yılı seçimlerinde DSP ülke genelinde %9 oy alırken, Nusret Sungur, Yalova’daki seçimlere 6 parti katılmasına karşın  partisinin oyunu iki katına çıkartarak %17 oy almıştı. 1989 seçimlerini başka bir sol parti SHP adayı Cengiz Koçal %30 oyla kazanmıştı. 1992 yılında CHP açıldığında ise Nusret Sungur, tekrar partisinin başına geçerek CHP Yalova ilçe Başkanı olmuştur…

18 Yaşında Gençlik Kolu Başkanlığına Getirdi…

Bir insanın yaşamındaki tesadüfler, bazen uzatılan bir elle değişebiliyor. Sizlerin izninizle Nusret Sungur’un hayatımın akışını nasıl değiştirdiğini kısaca anlatmak istiyorum.  Çünkü, Nusret Sungur’un varlığı benim açımdan bir değil iki kez önemli ve tüm yaşantımı da değiştirmiştir. Henüz 18 yaşındayken 1978 Yılında beni CHP Yalova Gençlik Kolları Başkanlığına getirmiş ve partinin anahtarını bana teslim etmiştir. Ancak, Bir süre sonra şimdiki il binasının üç odasının sol guruplar tarafından işgal edilmesi ve parti binasında pankart,  boya kutuları ve sol dergiler görmesi üzerine beni tekrardan görevden almış, ancak, CHP ile olan bağlarımı pekiştirmek için de özel bir çaba sarf etmiştir...

Sungur’un Bir İnsanın Hayatını Kurtarma Çabaları…

1992 yılında CHP açıldığında bizzat Nusret Sungur, parti üye formunu kendi elleriyle doldurarak beni yeniden CHP’ye kazandırmış ve üye yaparak onay imzasını atmıştır. İşte O yıllar da partiye yeniden üye olduktan birkaç ay sonra Sungur, eşimin hayatını kurtarmasına vesile olmuştur. 1992 yılı sonlarında, DİSK Basın yayın dairesinde görev yaparken, eşim  Çapa Tıp Fakültesinde “Lösemi” tanısıyla  hastaneye yatırılmış ve sadece 15 günlük ömür biçilmişti. (Çünkü, Türkiye’de o yıllarda ilik nakli mümkün değildi. Olsa da doktor raporlarına göre geç kalınmıştı.) Eşim 60 kilodan 40 kiloya düşmüş ve tüm saçları dökülmüştü. Eşim yavaş yavaş ölüyordu. O gün, eşimi hastanede bırakmış Yalova’daki çocuklarımı alıp annelerini son kez görmek için Yalova iskelesinden indiğimde Cumhuriyet Caddesinde Nusret Sungur’la çarpışmıştım. İşte o an Sungur” Ne o Kırtay, Çok dalgınsın” deyip yüzüme baktığında gözlerimin kan çanağı olduğunu da gördü. Kendisine durumu anlatarak, özür diledim. O an, “Üzülme her şeyin bir çaresi var “deyip beni kolumdan tuttuğu gibi Cumhuriyet Caddesindeki işyerine götürdü….

ABD’ye Açılan Telefon Hayat Kurtarıyor…

Eline telefonun avizesini alıp Amerika’da yaşayan  tanıdığı Hemotoloji Uzmanı Prof.Dr. Deniz  Sargın’ı arayarak “ Çok sevdiğim bir Gazeteci kardeşim var. Eşi Çapa’da lösemi tedavi görüyor. 15 günlük ömrü var. Benim hatırıma gelip bakacaksın” dedi. Sonra ne mi oldu? Dünyanın sayılı hemotoloji uzmanı,iznini öne alıp, 48 saat sonra İstanbul’a gelerek daha önce Hemotoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığını yaptığı Çapa Tıp Fakültesinde eşimin tedavisini üstlendi. Üstelik, sadece eşimin değil, yaptığı tespitlerle onlarca lösemili çocuk ve hastanın hayatını kurtarmıştı. Çünkü, poliklinikte eşim gibi lösemi tanısı konulmuş ölümü bekleyen bir çok hastada, bu hastalığa bire bir benzeyen “Trombositopenik purpura” tanısını da işte Nusret Sungur’un ısrarı üzerine ABD’den gelen Prof.Dr. Deniz Sargın bulmuştu.  Çünkü, bu hastalık o yıllarda Türkiye’de pek bilinmeyen bir hastalık olduğundan lösemi tedavisi uygulanıyordu.  Eşim ve diğer hastaların bir aylık tedavileri ve dalaklarının alınmasının ardından eski sağlığına kavuşmuş oldular.  Partili Büyüğümüz,  herkese dost elini uzatan Nusret Sungur’u, Güneyköy’de son yolculuğuna uğurlarken,  içim burkuluyor, yüreğim yanıyor ve neden benim kentimde artık böylesi duyarlı insanlarımız yetişmiyor diye hayıflanıyorum…

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!