Sıradışı Bir Belediye Başkan Adayı
Sıradışı Bir Belediye Başkan Adayı
Bu köşe yazısında okuyacaklarınıza inanmakta zorluk çekeceksiniz. Bu yazıda Yalova’nın sıra dışı bir belediye başkan adayının gerçek yaşam öyküsünü okuyacak ve şaşıracaksınız. Türkiye kamuoyunun 1990’lı yıllarda “Köyünü Satan Muhtar” olarak tanıdığı ve günlerce ulusal medya organlarında yer alan 1989-1994 yılları arasında Kocadere Köyünde Muhtarlık yapan, 2009 Seçimlerinde SP’nden Kocadere Belediye Başkan Adayı, önümüzdeki 2014 seçimlerinde ise SP’sinin Çınarcık Belediye Başkan Adayı olan Ömer Dursun’dan söz ediyoruz.
Ömer Dursun’un 180 Derece Dönüşü...
Ömer Dursun, 1989-1994 arasında Kocadere Köyü'nde muhtarlık yapmış ve görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmış ve değişik suçlamalardan ötürü birkaç kez de cezaevine girmişti. Ömer Dursun, 1980’li yıllarda Yalova’nın en hızlı solcularından biriydi. SHP İlçe yönetiminde görev almış daha sonraki yıllarda da SHP İstanbul İl Kurultay Üyeliğine bile seçilmişti. Seçimlere de bu solcu ve haksızlığa tahammülü olmayan bir kimliği ile katılmış ve 1989 Yılında Kocadere Köyünde Muhtarlığa seçildikten sonra da selamete ermiş ve o yıllarda döneklikle suçlanmıştı…
Köyün Tapulu Arazilerini Tek Tek Sattığını İtiraf Etmişti...
Muhtar seçilirken çevreci kimliği olan, ancak daha sonra yaptığı itiraflarıyla Kocadere Köyünün yeşil alanlarını rüşvet karşılığı nasıl sattığını, aldığı rüşvetleri tek tek anlatan Kocadere Köyü muhtarı Ömer Dursun ”Türkiye’de ilk defa ormana tapu çıkarıp, sattım. Tabii ki rüşvetle.Hatta tapulara kırmızı kurdele takıp Bölge Milletvekiline, törenle sahiplerine teslim ettirdim. Baktım ki çok para ediyor, başladım sahili satmaya..Adam 10 kat yapacakmış..Ondan gökyüzünü kıskanacak halim yok ya.“ diyerek o yıllarda aldığı rüşvetleri ve rüşvetten kazandığı paranın nasıl keyifli bir şekilde yediğini de şöyle anlatmıştı: " Yolsuzluk ve rüşvetten kazanılan para çok zevkli harcanıyor. Mesela sokaktaki berber 4 liraya tıraş yapar. Bizde haram para var ya, gider 10 liraya tıraş oluruz. Ama haram yaramıyor insana. Mesela göbek yapıyor. Anlayacağınız bir şekilde ortaya çıkıyor.”
Çevrecilikten Talana Giden Yol…
Ömer Dursun’la o yıllarda ilk röportajı 22 yıl önce ben yapmıştım. Dursun, 25 Ekim 1991 günü Yalova Kaymakamlığı ve İstanbul Valiliğine başvurup Kocadere sahilinin yağmalandığını usulsüz imar uygulamalarıyla Kocadere’nin talan edildiğini kapsamlı bir dilekçeyle anlatmıştı. Dilekçenin bir örneğini de o yıllarda bana teslim etmişti. Yaptığı girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine 1992 yılında SHP Yalova İlçe Örgütünün Ergun Düğün salonunda Düzenlediği “Çevre ve Sanayi” konulu panelde konuşmacı olan SHP Milletvekili TBMM Çevre Araştırma Komisyonu Üyesi ve Başbakanlık Başdanışmanı Güneş Gürseller ve Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci’ye bölgede yaşanan imar uygulamalarıyla ilgili bir yolsuzluk dosyası verir. Ardından kürsü önünde birdenbire Yalova Kaymakamı Yaşar Yaycı’ya ve Emniyet müdürüne dönerek bağırmaya başlar: “ Beni öldürecekler, beynime silah dayadılar” Aradan bir ay geçer. Ömer Dursun Kocadere sahilinde kardeşi Burhan’la gezerken bölgenin Müteahhiti Z.O ile karşılaşınca Müteahhit “ Sen Ortalığı karıştırmaya devam mı ediyorsun?” demesiyle birlikte Ömer Dursun paniğe kapılıp üzerindeki silahı çekip havaya ateş etmesi üzerine Müteahhit Z.O.'da silahını çekerek ateş eder ve Ömer Dursun’la kardeşini bacaklarından yaralar..
Bu İş Öyle Değil Meğer Böyle Yapılırmış Diyerek….
İşte ne olduysa bu silahlı saldırıdan sonra olur. Siyasi dönüşümünü yıllar önce tamamlayan Ömer Dursun, bundan sonra evrim geçirerek nasıl rüşvet yemeğe başladığını, 2003 yılında anlatmaya başlar. Ömer Dursun ısrarla bu röportajın yayınlanması isteyince açıklamaları da Ulusal basında günlerce yer alır ve birden bire Türkiye’nin günün adamı olur. Ancak anlattıklarından dolayı da hakkında onlarca soruşturma açılır ve muhtarlığı da elinden giderek tutuklanıp cezaevinde yatar.
İşte Ömer Dursun’un 10 yıl Önceki Açıklamalarından Bazı Kesitler…
“Yaşadıklarımı kimseyle paylaşmadım. Bir Allah biliyor, bir de ben. Uzun zaman düşündüm. Bildiklerimi, yaşadıklarımı, içinde bulunduğum tüm konuları mezara götürmek niyetindeydim. Fakat en azından detayları çocuklarım bilsin diye sizlere anlatmaya karar verdim. Kocadere’de önce dağları sattım, dağlardaki ıhlamur ve kestane ağaçlarını. Köylü ne yapacak kestaneyi, ıhlamuru? Canı isterse pazardan alır yer. Ihlamurun bir tutamı zaten bir kış yeter. Bu düşünceyle dağlarda ne kadar kestane ve ıhlamur ağacı varsa sattım. Ağaçları bitirdikten sonra, dağların topraklarını ve taşlarını da satmayı planladım. Taş ocakları ve orman toprağı para eder diye. Daha sonra yaklaşık 650 bin metrekarelik dağ arazisini sattım".
“Türkiye'de İlk Defa Ormana Tapu Çıkarıp Sattım”.
“Türkiye'de ilk defa ormana tapu çıkarıp sattım. Hatta tapulara kırmızı kurdela takıp, törenle, Milletvekilinin eliyle sahiplerine teslim ettirdim. Özellikle cami çayırları diye bilinen kıymetli araziyi de köyün merası olmasına rağmen tapuladım. Daha sonra sahile indim. Ve baktım ki çok para ediyor. Başladım sahili satmaya. Kıyıları, denizi, kumu sattım. Müteahhitlerle iş birliğine girdim. Kıyı köşe, rüşvetin büyüklüğüne göre inşaat yaptırdım. Taban alanıymış, kat sayısıymış, hiç önem vermedim. Ne kadar rüşvet, o kadar müsaade. Sonra köyde ne kadar tarihi çınar varsa hepsini kesip sattım. Ağacın tarihi mi olur? Köyde de sahilde de bir iki göstermelik hizmet yaptım. O da müteahhit dairelerini rahatlıkla satsın da benim rüşvetimi öderken sıkışmasın diye. Köyde sağı solu dolandırarak basit, küçük bir inşaat yaptım. İnşaatın camlarını 4 mm yerine 3 mm taktım, arada 1 mm cam parasını bile zimmetime geçirdim, yedim. TEDAŞ'la anlaştım. Onların yaptığı şebekeyi köylüye ben yaptım deyip, herkesi kandırdım”.
“Küçük Rüşvetleri Rüşvet Olarak Görmüyorum”
"Şimdi ufak tefek rüşvet, avanta ve yolsuzluklarımı yani detayları geçiyorum. Yani köye ait minibüsü, iskeleyi, buna benzer köy demirbaşlarını nasıl sattığımı geçiyorum. Tabii bütün bunları açıklarken, Yalova ve çevresindeki dürüst, namuslu, gece yatarken bile halkını düşünmekten uyuyamayan, değerli, kıymetli, sayın, efendi, kanunlara bağlı, hakiki hizmeti yapan yöneticilere kötü örnek oluyorum. Onların aklını çelmiş olabilirim, bana uymasınlar. Zaten onlar dürüst olduklarını beyan ederek seçildiler. Ve hatta hala öyle olduklarını da sık sık panolarda, dergi ve gazetelerde halkına hatırlatıyorlar zaten. Yolsuzluk ve rüşvetten kazanılan para çok zevkli harcanıyor. Mesela sokaktaki berber 4 liraya tıraş yapar. Bizde haram para var ya, gider 10 liraya tıraş oluruz. Ama haram yaramıyor insana. Mesela göbek yapıyor. Anlayacağınız bir şekilde ortaya çıkıyor.”
“Rüşvet Yiyince Beni Çok İyi Yerlere Getirdiler”
''Bir de önemli yerlere getirdiler beni. Örneğin Türkiye Muhtarlar Derneği Yönetim Kurulu'na ve İller Bankası Genel Kurul Üyeliği'ne seçildim. İstanbul'dan tek ben. Tabii orada diğer üyeler bankanın gelir-gider ve faaliyet raporlarıyla ilgileniyor. Bense, nasıl rüşvet alırımla ilgileniyorum. Televizyonlara çıkartıyorlar beni, bakıyorum dürüstlükle ilgili programlar, 'Temiz Eller Programı' gibi. Bunlar bana göre değil diyorum. Meğer küçük köy muhtarlığı ne büyük bir şeymiş. Düşünün, devletin en küçük birimi. En küçük, haklı ve doğal işlerini bile eğilerek, bükülerek, avanta, rüşvet teklif ederek görmeye çalışıyorlar. Biz de muhtarız ya, fırsatı değerlendirelim dedik. Sistem kendi içinde bir çark oluşturmuş, kimisi dernek, kimisi vakıf falan, bir yol tutturmuş. Ben öyle sıkıntılara gelemem. Direk başladım yolsuzluğa. Bir ara, bu işleri organize şekilde yapmayı denedim. KADEK diye bir vakıf kurayım dedim. Kocadere Eğitim Kültür Vakfı. Hani Bedrettin abinin İSTEK Vakfı var ya. Sonra ona da gerek görmedim. Tek başıma satayım köyü dedim. Zaten bu sisteme yakalanırsan, 2-3 bin lira için de, koskocaman bankaları soyup milyar dolarları götürenler de, hatta köyün tamamını satanlar da aynı maddeden yargılanıyor. Görevi suistimal. Bir hayli 3 yıl cezası var. Vakıfla, dernekle ne uğraşayım. "
“Herkes Milyonlar Götürürken…”
“Bir örnek Yalova'dan.Yalova'da ne kadar daire varsa, 25 milyon para topladılar, zemin etüdü diyerek. Bursa Bölge Mahkemesi'ne sordum. Bunun asla yasal olmadığını, bir kişinin makbuzla müracaat etmesi halinde iptal edeceklerini söylediler. Bekledim, Yalova'dan kaç tane hakkını arayan insan çıkacak diye, bir tane çıkmadı. Herkes gitti, ödedi. Ya fark etmediler, ya da 25 milyon için değmez dediler. Ya da bununla uğraşılmaz dediler. Ama yekun miktarı burada açıklarsam, vay be, kimler ne kadar menfaat sağlamış dersiniz. Gelelim seçim karnemize. Bu kadar yolsuzluk, rüşvet, çıkar sağladım. Ama yine de Yalova'nın en dürüst, en çalışkan belediye başkanından da daha dürüstüm. Çünkü ondan 2 puan fazla aldım. Kısacası, Kocadere Köyü'nden ilkokul mezunu, geçmişte çobanlık yapan Karaboncuk Hasan'ın oğlu Ömer Dursun benim. “
Ömer Dursun’la 10 Yıl Sonra Belediye Başkan Adayı Olarak Karşılaştığımda..
Ömer Dursun’la geçtiğimiz hafta Saadet Partisinin Yalova Belediye başkan Adaylarının tanıtım toplantısında karşılaşırken Kendisinin SP’nin Çınarcık Belediye Başkan adayı olduğunu da öğrenmiş oldum. Kendisine 2009 Seçim Belediye Başkanlık seçimlerinde Kocadere’de Kendisine 61 oy çıktığını hatırlattığımda “ 61 oy küçümsenmeyecek bir oy. Kocadere’de 2009’da 1200 Seçmen vardı. Yani %5 oy almışım. Partinin ülke ortalamasının çok üstünde” yanıtını alıyorum. 10 yıl önceki açıklamalarını hatırlattığımda ise Dursun açıklamalarının tersten okunmasını istiyor ve şöyle konuşuyor:
“Vicdanım Ve Kalbimle Görev Yaptım..”
“Hayatım namusuzsuz, şerefsiz, sahtekâr ve üçkağıtçılarla mücadele etmekle geçti. Ben 5 yıl boyunca vicdanım ve kalbimle görev yaptım. Dürüstçe görev yapanların seçim kaybettiğini, ama Türkiye’de seçimle iş başına gelip ne kadar sahtekarlık varsa sonuna kadar kullananlar hep sayın!, bey ! efendi! oldular. Allah huzurunda dürüstçe görev yapanlar ezildi hor görüldü düşman kazandı. Ben o yazılarımı kendi elimle yazdım. Türkiye’de bunları yazabilecek bunları yazdığı zaman devletin tüm kurumları tarafından hesap sorulacağını bilmiyor muydum? Nitekim ki öyle oldu. İfademi alan son müfettiş oğlum seni tebrik ederim sistemi öyle ti ye almışın ki seni tebrik ederim oldu “
0 Yorum