Yalova Güllerini Yitirirken…
yalova
Yalova Karanfillerini yıllar önce yitirmişti. Güllerini ise teker teker kaybediyor..
Yalova’nın gülleri, Yalova’nın esnaflarıdır bana göre. Bir zamanların Yalova esnafı farklıydı.
İnsandı. Sevecendi, Güven Verendi..
Onlar; Yalova’nın Gülleriydi…
Onlar, Hepimizin Ağabeyi..
Onlar, Hepimizin Komşusu..
Onlar, Hepimizin Babası..
Onlar, Hepimizin Can Dostuydu....
***
Onlar, Çekirdekçi Sabri’ydi..
Onlar, Lokantacı Laz Kemal di...
Onlar, Televizyoncu Zeki’ydi
Onlar, Kuyumcu Yusuf’tu..
Onlar, Pastacı Hamza’ydı…
Onlar, Gazeteci Hikmet’ti..
Onlar, Yazar Madaralı’ydı..
Onlar, Otobüsçü Arnavut Hüsnü’ydü...
Onlar, Reis Üstel’di…
Onlar, Klarnetçi Yaşar’dı…
Onlar, Çiçekçi Hamdi’ydi..
Onlar, Benzinci Necati’ydi..
Onlar, Futbolcu Serter’di…
Onlar, Siyasetçi Kemal Aslan’dı…
Onlar, Onlar ve Onlarcası…
İşte bunlar Yalova’nın gerçek gülleriydi…
***
Güllerin Dikenleri Kalınca…
Bu yazıyı kaleme almamda en önemli etken 17 Haziran Perşembe Günü yaşadığım bir olay oldu. Haftanın iki günü mutlak Yalova Pazarına giderim. Cumartesi Pazarı ve Perşembe Bit Pazarı. Cumartesi Pazarının her geçen gün değişimi yaşayan biriyim. Özelliğini giderek yitirmesi ve Pazarın kurulmasında en önemli etken olan ve adı bir zamanlar “Köylü Pazarı” olan Cumartesi Pazarında Yalova köylülerinin giderek ötelendiğine tanık olan biriyim.
Geçtiğimiz Perşembe günü Bit Pazarında yaşadığım ilginç olaya gelince; Buradan elektronik bir alet aldım. Çalışıp çalışmadığını denemek için Pazaryerinde bulunan işyerlerine gidip işyerinde oturmakta olan esnafa, elektronik aletin kablosunu uzatıp “Rica etsem şunu fişe takar mısınız?” dediğimde benden bu iş için 1 Tl ücret istedi. Önce inanamadım, şaka yaptığını sandım. Esnaf, suratını asınca ne kadar ciddi olduğunu da gördüm. Sonra bir diğeri ve başkaları. Kimisi para istedi, kimisi “ Başka Kapıya” dedi. İnat ettim ve tam 8 ayrı işyerinden sonra yaşlı bir esnaf “ Gel Evladım” deyince O’nun bir Yalova Gül’ü olduğunu kavradım...
Dün Gece Bir Düş Gördüm…
Yaşadığım bu olaydan sonra, yatağa girdiğimde sabah kan ter içersinde uyandım…
Bir düş görmüştüm..Yıllar öncesinin o düşler kasabası Yalova’sını…
Hani, bahçeli evlerimizin olduğu, rant ekonomisinin henüz keşfedilmediği o düşler kasabası Yalova’sı...
Hani, herkesin birbirine karşılıksız sarılıp güler yüz gösterdiği, komşuluk ilişkilerin olduğu, herkesin birbirine selam verdiği o düşler kasabası Yalova’sı..
İşte o düşler kasabası Yalova sokaklarında dolaştım dün gece..
Eski Bursa Caddesinde dolaşırken, Çekirdekçi Sabri’nin dükkanı önünde toplanan kalabalığa Fikret Madaralı her zaman ki gibi nutuk atıyor, Köy Enstitülerini anlatarak arada bir ceviz ağacının nimetlerini sayıp “ Ceviz ağacı diken 100 yıl Yaşar “ diyordu. Tam karşıda bulunan Yuvam Pastanesinin ve aynı zamanda Yalova’nın şekercisi Mahmut Okur Usta sohbete katılıp, anlattığı o güzel fıkralarla caddeyi kahkahaya boğuyordu...
Biraz daha ilerleyip Cumhuriyet caddesine geldiğimde Saray Pastanesinin önünde bir başka kalabalık bir grupla karşılaşıyorum. Atatürk’ün sığırtmacı Çoban Mustafa, Eşref Yağcı’ya Atatürk’le nasıl karşılaştığını anlatıyor.Bad Godesberg Parkına gittiğimde, altın sarısı kumsalında denize girenleri, güneşlenen Yalovalıları görüyorum. Sahil yoluna çıktığımda eski Kaymakamlık Köşkü önünde Sütçü Alitaş Albayrak’ın, Kemal Aslan’la birlikte köpek yavrularını severken görüyorum...
Biraz ilerde ise Belediye Reisi Rahmi Üstel ile Reis adaylarından Tenekeci Mehmet Durmam’ı görüyorum. Birbirlerine el uzatarak Yalova’yı konuşuyorlardı. Sahilde her ne kadar Turşucu Ömer’in sesi ve kavalı herkesin sesini bastırsa da, Berduş Cesi’nin naraları iki sokak öteden duyuluyordu…
Buradan Karamürsel Caddesine gittiğimde, Pastacı Arnavut Hamza, Tulumba tatlısı dağıtırken, Şeref Bal’ın sesi duyuluyor “Bırakın tulumba tatlısını da bir Arnavut ciğeri yapında 35’liği ben alayım” diyor. İşte tam bu sırada, Kuyumcu Yusuf Özsümer, Laz Kemal, TV Tamircisi Zeki Solak ve Arnavut Cemal ile Hüsnü’nün kahkaha ile sohbete eşlik ederek “ Benim meyhaneye gelin ha, başka yere gitmeyin” sesini duyuyorum. İçki sözünü duyan Yalova’nın Cincibir gazozcusu Ali Yolcu” Benim gazozu için daha çabuk kafayı bulursunuz” diyor.
Hava kararmak üzereyken Gazipaşa caddesine yöneldiğimde Akasya ve Bekir’in Gazinosunda tüm hazırlıkların yapıldığını ve o gece sahne alacak Türkiye’nin en önemli sanatçıların afişlerinin asıldığını görüyorum ağaçlara.. Burada Halk Müziğinin sevilen sanatçıları prova yapıyor. Tam karşıda ise Golden MAN gazinosunda Türkiye’nin en ünlü pop müzik grupları gazinodan içeriye giriyordu....
Sonra, Gül ve Ihlamur kokulu Yalova sokaklarından geçerek eve doğru giderken, sokak aralarındaki bahçeli evlerimizin balkonlarından sarkan sarmaşıklar arasında yol alıyorum...
İşte tam bu sırada kan ter içersinde uyanıyorum...
Ve sonra Yalova’da iz bırakıp, yüreğinde insan sevgisini hiç eksik etmeyen ve bende anıları halen sımsıcak olan bu kişilere bir kez daha rahmet diledikten sonra...
Keşke diyorum yüzlerce kez keşke..
Ve sonra bağırmak istiyorum, çok uzaklardan uzağa..
Haykırmak istiyorum..
Buğday tarlalarımı
Mavi denizimi
Elma bahçelerimi
Çiçek seralarımı...
Yalova’daki dostluğu..
Çocukluğumu istiyorum..
Herkesin birbirine dostça, sevecence yaklaştığı Yalova’mı istiyorum.
Sonra bir kez daha haykırıyorum..
Bana Yalova’mı geri verin...
Bana Yalova’nın Güllerini geri verin…
0 Yorum