Yalova Tarzan'ı...
Yalova Tarzanı Zekeriya’yı bugünün kuşağı pek tanımaz. 20 yıl önce aramızdan ayrılan Yalova Tarzanı Zekerya’ Pehlivan’ı yakından tanıma olanağı buldum. O hep yalnız yaşadı. Son nefesine kadar da hiç kimseye muhtaç olmadan, hiç kimseden hiçbir şey talep etmeden yaşadı. Bir sabah Hacımehmet Ovasında bir barakada açlıktan ve soğuktan öldüğünde ise cesedi 3 gün sonra bulundu
Yalova Tarzanı Zekeriya’yı bugünün kuşağı pek tanımaz. 2001 yılında aramızdan ayrılan Yalova Tarzanı Zekerya Pehlivan’ı yakından tanıma olanağı buldum. O hep yalnız yaşadı. Son nefesine kadar da hiç kimseye muhtaç olmadan, hiç kimseden hiçbir şey talep etmeden yaşadı. Bir sabah Hacımehmet Ovasında bir barakada açlıktan ve soğuktan öldüğünde ise cesedi 3 gün sonra bulundu. 1954 yılında Yugoslavya’nın Resne şehrinden Yalova’ya 15 yaşında geldiğinde “İşte Benim Memleketim” demişti Yalova Tarzanı. Yalova’yı bağrına basmış, Yalova’da onu kucaklamıştı. Yalova’yı hep bir yar gibi sevmiş, bir ana gibi kucaklamıştı. Kim bilir belki de o yüzden hiç evlenmemişti Yalova Tarzanı…
Yalova Tarzanı Zekeriya Pehlivan…
1938 yılında Yugoslavya’nın Resne şehrinden doğan ve 1954 yılında Yalova’ya tek başına gelen Zekerya Pehlivan 15 yaşına kadar Resne’de berber çıraklığı yapardı. Yalova’ya geldiğinde de berber Emrullah’la tanışır ve birlikte berber dükkanında çalışmaya başlarlar. Bir süre sonra da usta bir berber olur. 1958 Yılında Manisa’da askerlik yaparken, Manisa Tarzanından çok etkilenir. Yanındaki arkadaşlarına da bende Yalova Tarzanıyım diye espri yapmaya başlar. Daha sonra usta birliği Çorlu’da askerlik yaparken arazi çalışmasında 3 asker arkadaşıyla birlikte toprak kaymasıyla beraber toprak altında kalır. Saatlerce toprak altında kalmasına rağmen yardıma gelen asker arkadaşları, toprak altında kalan iki arkadaşının cansız bedenlerini çıkartırken, Tarzan yaralı olarak kurtarılır. Bu olay Çorlu’da kayıtlara iş kazası olarak geçer. Tarzan bu kazada bacağından sakatlanır. Saatlerce toprak altında kalmasına rağmen hayata tutunması ve yaşam mücadelesi vermesi o günlerde yerel ve ulusal basında haber olur.
Amerikan Üssünde Berberlik Yapmaya Başlar ..
Çorlu’da tedavi görüp askerden geldikten sonra 1960 yılında tekrardanYalova’ya dönen Zekeriya Pehlivan, Karamürsel Amerikan üssünde berber alınacağını öğrenince buraya başvurur. Başvurusu kabul edilir. Ancak sıra dışı yaşamı, güçlü kasları, bayıltıcı yumruklarıyla Amerikan askerlerine posta koyması, sık sık tartışmalar yaşaması ve burada çıkan kavgalardan attığı yumruklarla birkaç kişinin bayılmasına neden olur. Amerikan askerleriyle de zaman zaman tartışma yaşar. Haksızlığa tahammülü olmayan ve bu nedenle sık sık kavga eden Amerikan üssünden işten ayrılmasını o yıllarda “ABD’li Askerlerden emir almam” diyerek kestirip atmıştı. Buradan kazandığı parayla bir at ve araba alarak Yalova’da at arabacılığı yapmaya başlar. Ancak Amerikan üssünden ayrılmasıyla birlikte ABD üssünde yaptıkları ve yaz kış sadece tek bir gömlek giymesi, gözü kara davranışları ile birlikte ABD askerleri arasında efsane olmaya başlar.
Zekeriya Pehlivan Nasıl Yalova Tarzanı Oluyor?
1960’lı yılların ortasında At Arabacılığına başlayan Zekeriya’nın tek mal varlığı işte O at olmuştur. Atının yanına bir süre sonra da bir köpek alarak köpeği ve atıyla birlikte Rüstempaşa Mahallesi Yesari Asım Sokağın başında bulunan metruk bir evde yaşamaya başlar. Yalova’da at arabasıyla yük taşımaya başlayan Zekerya, gününün büyük bir bölümünü Berber Emrullah’ın Eski Bursa Caddesindeki dükkânının önünde oturarak geçirmeye başlar. Zekerya Pehlivan sadece atı ve köpeğini doyurmak için çalışırdı. O nedenle ehlikeyif davranır günün büyük bir bölümünü bakımını yapıp süslediği Atının üstüne biner Yalova Caddelerinde köpeği ile birlikte dolaşırdı. Yalova karlar altındayken, o atıyla üstü çıplak bir şekilde atın üstünde dolaşır, köpeği de ‘o’nu takip ederdi. İşte o günlerde kendisine seslenen arkadaşları "Ne o sen Tarzan mısın? diye seslendiklerinde “ Evet Yalova Tarzanıyım” demişti. Amerikalıların da Zekeriya’ya, Tarzan diye hitap etmesi ile birlikte artık 'o’nun adı Artık Tarzan olmuştu.
Yalova Tarzanının Atı ve Köpeğinden Başka Hiçbir Şeyi Yoktu...
Zekeriya Pehlivan artık 1960’lı yılların ortasında “Yalova Tarzanı” olmuştu. Artık ona herkes "Tarzan "diye hitap ediyordu. Kendisini ilk kez 1970’li yılların başında Berber Emrullah’ın dükkânının bitişiğinde olan Yuvam Pastanesinin sahibi olan Ünlü Basketbolcu Mehmet Okur’un dedesi Mahmut Okur’un Pastanesinde çırak olarak çalışırken tanımıştım. Tarzan, aynı zamanda rahmetli babamın yakın arkadaşlarından biriydi. Tarzan, her sabah, özenle bakımını yaptığı atına binerek, Yalova caddelerinde bir elinde dizginler, diğer eliyle bıyıklarını burmalayarak Yalova esnafına ismiyle hitap eder ve selamlaşırdı. Öğleden sonra ise sabah tur attığı atını at arabasına bağlayarak yük taşımaya başlar, kendisinin, köpeğinin ve atının yemek ihtiyacını karşılardı. Yaz kış, kısa kollu gömlekli dolaşan, kar altında denize giren, etleri pişirmeden yiyen, Atı, köpeği ve bıyığı ile ünlenen Yalova Tarzanı ile tanışmak için dünyanın öbür ucundan gelen insanlar, onunla fotoğraf çekilmek, aynı karede olmak için özel bir çaba bile sarf ederlerdi. Atına binmek için bazen kuyruklar bile oluşurdu.
Bilek Güreşinde Kimse Yenemezdi...
Yalova karlar altındayken denize girmesi ve sürekli gömlekle dolaşması, bilek güreşinde rakip tanımaması, Atıyla sokaklarda dolaşması, köpeğiyle bir insan gibi konuşması onun ününe ün katmıştı. Bir dönem Yeşilçam’ın ünlü Jönü Ediz Hun adını duyduğu Yalova Tarzanıyla tanışmak ve iddialı bir bilek güreşi yapmak için Yalova’ya geldiğinde Tarzan, Ediz Hun’u 3 saniye içinde devirmişti. Sabah saatlerinde Yalova sokaklarında adeta bir çalar saat gibiydi Tarzanın atının çıkardığı nal sesleri. Nal seslerini duyanlar dışarı çıkar, Tarzan’ı tüm sevecenliğiyle selamlardı.
Paylaşacak Sadece Sevgisi, Sigarası ve Şarabı Vardı Tarzanın…
Yalova’da seveni çoktu Tarzanın, düşmanı olduğu ise görülmemişti son nefesini verinceye kadar. Yalova ormanlarına gittiği ise hiç görülmemişti. Herkesle paylaşacak mutlaka bir şeyleri vardı Yalova Tarzanının. Kimi zaman elinden eksik etmediği sigarasını, şarabını, anıları ve yüreğindeki insan sevgisini paylaşırdı. 17 Ağustos 1999 depremine kadar barındığı o metruk bina da depremle enkaz olmuştu. Gidecek, barınacak, atını ve köpeğini sarıp sarmalayacak bir barınağı bile yoktu…
Tarzan Öldükten 3 Gün Sonra Cesedi Bulundu...
17 Ağustos 1999 depreminden sonra Hacımehmet Ovasında bir barınak yapmıştı kendisine, Atına ve Köpeğine. Yalova Tarzanı bir süre orada yaşadı. 2001 yılının kavurucu sıcağında bir gün arkadaşı berber Emrullah’tan saf zeytinyağı istedi. Zeytinyağını Tarzanın barakasına götürdüklerinde, Yalova Tarzanının cesedini tesadüfen o barakada bulunmuştu. Atı üzgün, köpeği ise başucundaydı. Tarzan, arkasında dostluktan başka hiç bir şey geride bırakmadı. Atının açlıktan ölmemesi içinde başka birine satıldı. Satılan atın karşılığında alınan para ile de cenaze masrafları karşılanıp mezarı yapıldı.
Yalnız Yaşadı, Yalnız Öldü…
Yalova Tarzanının Atı ve Köpeği vardı. 2001 Yılında yine bir gecekonduda yaşama veda ederken, yanında sadece Atı ve Köpeği vardı. Yalnız yaşadı, son nefesine kadar. Hiç kimseye muhtaç olmadan, hiç kimseden hiçbir şey talep etmeden yaşadı Yalova Tarzanı. Şimdi arkasında bir çok dostluklar, anlatılacak bir o kadar çok öyküler bıraktı bizlere…
En Yakın Arkadaşı Berber Emrullah Yalova Tarzanını Anlatıyor.
Yalova Tarzanı Zekerya’nın hem meslekdaşı hemde en yakın arkadaşı olan Yalova’nın en eski Berberlerinden Merhum Emrullah Uslu,Yalova Tarzanı Zekerya Pehlivan’ı anlatırken hüzünlü bir yolculuğa işte böyle çıkıyor.
0 Yorum